“Kişilikler empresyonist tablolar gibidir. Uzaktan herkes yekpareymiş gibi görünür, yakından bakıldığında ise her birimiz farklı ruh hallerinin, idrak ve güdülerin hayret verici karmaşıklığından ibaretiz.”
Kişilik bizi biz yapan, başkalarından farklı kılan şeydir. ...karakter yetiştirme çağında edindiğimiz özelliklere işaret eder ve erdemli sosyal standartlara bir derece uyum gösterildiği imasını taşır. Öte yandan mizaç, sosyalleşmeye bağlı unsurlarla değil bazı davranışlara biyolojik yatkınlık taşımakla alakalıdır.
«... Nasıl bir insansınız? Kişiliğinizin ayırt edici özelliği sizce nedir? Kendinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz? Kişiliğinizin farkında olmadığınız yanları var mı? Başkaları da sizi, sizin kendinizi tanıdığınız şekilde mi tanıyor? Kişiliğinizin en iyi ve en kötü özellikleri neler? Bu tür soruları sormak kolay, yanıtlamaksa çoğu zaman zordur. Oysa her biri doğrudan, insanlar olarak özümüzde ne olduğumuzla ilgilidir.»
Kişilik bozuklukları hastalık değildir. Birinin kişilik bozukluğuna sahip olması aslında mümkün değildir. Kişiliğimizin yapısı, sorunlarla baş etmede esnek yahut katı tutumlarımız hastalık kapasitemizi oluşturur.
Mükemmeliyetçi birinin yaptıklarından gurur duyması ve bunun için titizce çalışması normal; bu titizlik yeterince iyi olmadığını düşündüğü için işleri bitirememeye varıyorsa patolojiktir.
Ahlaki açıdan titiz olmak ve doğru olanı yapmaya çalışmak normal; doğru yoldan sapmanın bedeli en ağır şekilde ödenmeli inancına saplanmak patolojik bir tutumdur.
Bildiğini unutmak isteyen zihin,can yakan deneyimleri bilinç düzeyindeki farkındalığın dışına atarak kendisini korur.Geçmişi değiştiremezsiniz ama etkisini sınırlandırabilirsiniz.
Doğduğumuz günden öldüğümüz güne dek,gerçek veya hayali kişilerle ve onların beklentileriyle alışveriş halindeyizdir.Kişilik içeriden dışarıya bir yol izlenerek anlaşılamaz çünkü bağlamla iç içedir.Zaten hayat da bir ilişki meselesidir.