Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Thomas Bauer

8.3/10
52 Kişi
333
Okunma
23
Beğeni
2.294
Görüntülenme

Thomas Bauer Gönderileri

Thomas Bauer kitaplarını, Thomas Bauer sözleri ve alıntılarını, Thomas Bauer yazarlarını, Thomas Bauer yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
162 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Zamanlar Bu Aleme Müslümanlar Hakimdi..
1961 Avrupa doğumlu ödüllü yazar Thomas Bauer'in "Neden İslam'ın Ortaçağı Yoktu?" isimli eseri; hacmi küçük, akademi diline nazaran hafif sade, kaynakçası ve ilmî atıfları ise bol, tarihî bir araştırma eseridir. Genel olarak; Müslüman halkların Hz. Muhammed (sav) ile başlayan serüveninde hiçbir zaman Avrupadaki gibi karanlık bir ortaçağ yaşamadığına, bilakis Moğol Istilasına kadar sürekli medeniyetlerini geliştirdiklerine, bilimsel ilerlemeler kaydettiklerine, istila sonrası ise kısa sürede toparlanıp sosyal adalete dayalı nizam kurduklarına değinmektedir. Bununla birlikte, bir ilave olarak belirtmemiz lazım ki, modern dönemde -şimdilerde- maalesef Müslümanlar bu üstünlüklerini bariz bir şekilde kaybetmiş, uzunca bir süredir gerileme devrini atlatamamışlardır. Eser, bu manada derin tespitlere ilham olacak hüviyettedir. Okumayı seven, kitaplara vakit ayıran herkese, bilhassa tarih meraklılarına tavsiye edilebilir.
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?Thomas Bauer · Runik Kitap · 2021158 okunma
Dış görünüşe varıncaya kadar bütün özgünlüğün sona ermesi. Tüm insanların aynı kıyafetler içinde olmalarının, tüm kadınların aynı giyinmelerinin, aynı makyajı yapmalarınun bir sonucu olacaktır: Tekdüzelik mutlaka iç dünyaya da nü- fuz eder. Yüzler, ayrı hırslar nedeniyle birbirine benzeyecek, vücutlar aynı sporu yapmaktan benzer şekilleri alacak, zihinler de aynı şeye ilgi duymaktan benzer şeyleri düşünecek. Farkın- da olmadan, bir ruh eşitliği ortaya çıkacak; artan tek tipleşme içgüdüsü nedeniyle kitle ruhu oluşacak, kasların gelişmesi uğruna sinirler körelecek, ideal tip uğruna bireyin yok oluşu gerçekleşecek.
Reklam
her zaman her şeyin açıklandığı ve sırların olmadığı, anlaşılmaz ve aşırı karmaşıklığın olmadığı bir dünyaya inanmaya kanalize edilen birçok insan, nihayetinde her şeyi kendilerinin anladığına inanır. bu sebeple, insanların her zaman her şey hakkında fikirleri vardır.
insanlar ancak içlerini, katıksız, saf doğalarını dışa yöneltip gösterdiklerinde otantik olurlar. ve bu nihayetinde şu anlama gelir: otantiklik kültürün zıddıdır. kültür, cultura, "ekim, bakım", insanların doğanın ham maddesinden yaptıklarıdır. sonuç itibariyle, kültürel bir varlık olarak insan, hiçbir zaman doğal bir varlık olarak kendisiyle tamamen özdeş değildir.
boş bir cennete yol açan nedenler aynı zamanda dünyayı daha da boş yapıyor olabilir.
müphemliğe karşı hoşgörü ortadan kalktığında din, aşkın ve şüphenin evcilleştirdiği inancını, yani merkezini kaybeder. ve sonra din, asla hakikati temsil etmeyen, her zaman olasılık ve geçici geçerlilik iddiasında bulunan dinî metinlerin yorumlanması gerektiği düşüncesini de kaybeder. şimdi, müphemliğe karşı tolerans ortadan kalktığında geriye ne kalır? ilk olarak, net görünmeyen, müphemliğe doymuş, sınırları belirlenemeyen ve sayılara çevrilemeyen her şey değersizleştirilir. müphemler daha az önemli görünür. öte yandan, açık, net gerçekler veya en azından kesin sayılar üreten veya üretiyor gibi görünen her şey, itibarda bir artış yaşar.
Reklam
162 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İSLAM COĞRAFYASI VE AVRUPA AYNI ÇAĞLARI AYNI ANDA YAŞAMADI
Kitap, Avrupa’nın Orta Çağının olduğunu ama İslam coğrafyasının Orta Çağının neden olmadığını, İslam coğrafyasında Orta Çağın bulunmamasının nedenlerini ortaya koyuyor. Avrupa’da olmasına sebep olan etkenleri aktarırken, İslam dünyasında bulunan, sanatla, edebiyatla, bilimle, yazımla, şehir hayatı ve toplumun kültürü ile izah ediyor. Avrupa merkezci tarih yazımının ve tarihi çağlara bölmenin aynı dönemde İslam coğrafyasını çağlara bölmek için mümkün olmadığını açıklıyor. İslam dünyasının ilk Antik Yunan-Roma-Pers dönemi mirasçısı olduğunu da kitabın birçok yerinde kanıtlarıyla sunuyor. Tarihe ve çağlara ayrılması sürecine bambaşka ve en rasyonel bakış. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Yazar Thomas Bauer’e de çalışması için çokça teşekkürler.
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?
Thomas Bauer
Thomas Bauer
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?
Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu ?Thomas Bauer · Runik Kitap · 2021158 okunma
ORTA ÇAĞ TERİMİNDEN SONSUZA DEK VAZGEÇİLMELİ
Avrupamerkezcilikten vazgeçilirse ve anlamsız "Orta Çağ kavramı terk edilirse, Yeni Çağ'ın başlangıcı olarak, 11. yüzyılın ortalarında bir Geç Antik Çağ sonu uygun olacaktır. Böylece 1500'lü yıllara tekabül eden dönemin, Erken veya İlk Modern Çağ ile 18. yüzyılın sonlarına doğru modernizme geçen, muhtemelen oldukça kısa, belki de 21. yüzyıl içinde makine-insan dönemine geçecek Geç veya İkinci Modern Çağ arasındaki sınırı oluşturması mümkün olacaktı. Elbette bu, bir varsayımdır. Fakat bana öyle geliyor ki, tarihin Antik Çağ, Orta Çağ ve Yeni Çağ olarak üç kısma ayrılması, tarih üzerine düşünmeyi teşvik etmekten ziyade bir engel teşkil etmektedir. Her şeyden önce, Avrupamerkezci saplantıların üstesinden gelebilecek ve daha geniş alanlara odaklanabilecek bir düşünce tarzına engel olmaktadır. Avrupa için zaten yanıltıcı "Orta Çağ" terimini ihraç etmek burada yararlı olmaktan çok uzaktır. En iyisi, bu terimden sonsuza değin vazgeçmektir.
Sayfa 150Kitabı okudu
NEDEN İSLAM’IN ORTA ÇAĞI YOKTU?
Genel olarak "Orta Çağ", özel olarak da "İslami Orta Çağ" terimlerinin kullanılmasından neden kaçınılması gerektiğine dair yedi neden belirtilmiştir: "İslami Orta Çağ" terimi (1) belirsizdir, (2) hatalı çıkarımlara teşvik eder, (3) olumsuz çağrışımlarından sıyrılamaz ve bu nedenle sıklıkla karalayıcı olarak kullanılır, (4) İslam dünyasını egzotikleştirir (5) ve aynı zamanda onu sömürerek tahakküm altına alır, (6) nesnel bir temeli yoktur, çünkü Avrupa ve Ön Asya'da Geç Antik Çağ'daki dönüşüm süreçleri oldukça farklı ve çoğu zaman tutarsızdır ve (7) çağların gerçek sınırlarını görmeyi engeller.
Sayfa 143Kitabı okudu
TÜRK BOYLARININ GÖÇÜ
En büyük ve kalıcı etkiyi yaratan ve sadece demografik yapıları değil, güç dengelerini de altüst eden kuşkusuz "kitlesel" bir hal alan göçebe göçleri olmuştur. Arap kabileleri daha çok Suriye'nin bedevileştirilmesine odaklanmışlardı. Beni Hilal ve Beni Süleym kabileleri, Kuzey Afrika'ya yalnızca yıkım ve anarşi getirdiler. Tam batıda, Endülüs'e kadar yayılan Berberi aşiretleri vardı. Kürt aşiretleri ise, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak boyunca ilerlediler. Bununla birlikte, en güçlü etkiyi yaratan, kendilerine yalnızca yeni yerleşim alanları açılmasıyla kalınmayan, aynı zamanda bölgedeki hükümdarlar tarafından oldukça geniş topraklar tahsis edilen Türk boylarının göçü oldu.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
İSLAM DÜNYASINDA CİNSELLİK
İslam dünyasında cinsellik, belirli söylemlerde farklı şekillerde ele alınmaktadır. Ancak dini ve gayridini bağlamda da bir aşağılama ya da kınama söz konusu değildir. Kuran ve sünnet izlendiğinde cinsellik, ilahi dünya düzeninin olumlu bir parçası olarak anlaşılabilir. Nitekim Gazali, cinsel ilişkinin iki amaca hizmet ettiğini söyler: ilki (sıraya dikkat edin) insana cenneti önceden tattırmak, ikincisi de soyun devamını sağlamak. Bu bilgiler ışığında, cinselliği çeşitli şekillerde konu edinmiş din dışı söylemlerin de kabul görüp desteklenmesi anlaşılır hale gelmektedir.
DOĞA BİLİMLERİ
Arapça konuşan âlimler, Batı'daki meslektaşlarına göre Antik Çağ Yunan bilimlerinin çok daha sıkı destekçileriydi. İslam dünyasında, din âlimlerinin doğa bilimlerine karşı süregelen düşmanca bir tutumu yoktu, ki bu da Yunan biliminin, hatta Pers ve Hint biliminin daha fazla gelişmesini mümkün kıldı.
İSLAM DÜNYASI VE YAHUDİLER
Üçüncü önemli fark, meslek seçimlerinde görülür. İslam dünyasındaki Yahudiler, meslek seçerken herhangi bir kısıtlamaya (ordu ve en yüksek devlet memuriyetleri dışında) maruz kalmazlarken, Avrupa'daki Yahudiler, bu açıdan bakıldığında, zaman zaman ve yer yer farklı yaklaşımlarla karşı karşıya kalmışlardır. Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki, İslam'ı kabul eden Yahudiler, eski Müslümanların tüm imkânlarından ve ayrıcalıklarından da yararlandılar. Avrupa'da sık sık karşılaştıkları güvensizlik, İslam dünyasına yabancıdır. Bir kez daha görülüyor ki eski bir miras, çok farklı şekillerde ele alınmaktadır ve mirasın ortak oluşu, müşterek bir tarihsel çağ oluşturmayı tek başına haklı çıkarmamaktadır.
HRİSTİYAN AVRUPA VE İSLAM DÜNYASININ YAHUDİ POLİTİKASI
Hristiyan Avrupa ile İslam dünyası arasında, Yahudilere yaklaşımdaki ikinci temel fark, yasal olarak güvenliklerinin sağlanmasıyla ilgiliydi. İslam toplumlarında zimmi'ler olarak tanınan gayrimüslimler, eşit haklara sahip değillerdi fakat en zor zamanlarda bile asgari bir yasal statü ve yüksek derecede özerklik talep edebiliyorlardı. Avrupa'daki Yahudiler ise baskı yönetimine çok daha fazla maruz kalıyorlardı. Bu itibarla zulüm, İslam dünyasında mutlak bir istisnayken, Avrupa'da Yahudi soykırımları bir süreklilik arz ediyordu. Dahası, İslam toplumlarında zimmi statüsünün beraberinde getirdiği birçok sözde veya fiili kısıtlama, ya hiç uygulanmadı ya da bu kısıtlamalara nadiren başvuruldu. Dolayısıyla, Müslümanların Filistin ve Suriye'yi ele geçirmesi sırasında var olan tüm Yahudi toplulukları rahat bırakıldılar
İLK GÜNAH ÖĞRETİSİ
Latin Hristiyanlığı, bir kişiyi henüz (ilk günah anlamında) eyleme geçmediği zamanlarda ya da (cinsel bir varlık olarak) başka türlü hareket edemeyeceği zamanlarda bile bir günahkâr olarak damgalıyorken, İslam kaçınılması mümkün olmayan günahlar uydurmamıştır (örneğin, günah ilân edilen düşünceler) ve Allah'ın merhametine vurgu yaparak, kaçınılabilir olanın cezasını tahammül edilebilir hale getirmiştir. Bu durum, İslam ile Hristiyan Avrupa'nın düşünce tarihi arasında dikkate değer bir farklılık olarak ortaya çıkmaktadır. Din temelli korku, yalnızca Hristiyan Avrupa'da insan davranışları için genel ve temel bir itici güç olmuştur.
888 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.