Bu kitaba inceleme yazmaya daha kitabı okumaya başladığım anlarda karar verdim. Çünkü benim için bu kitap kesinlikle en’lerden oldu.
Bir kitapta acı, yalnızlık, terk edilmişlik, korku, sevgi; nasıl bu kadar elle dokunulabilen, gözle görülebilen, kalple hissedilebilen olabilir, anlayamadım. Böylesine soyut duygular nasıl bu kadar hissettirilir karşı tarafa, okuyucu kitabın içindeki duyguları nasıl bu kadar iyi anlar, bilemedim. Bence her yazar duyguyu bu kadar güzel geçiremiyor okuyucusuna. Bu anlamda kitabın yazarı Tolga Yazıcı Beyfendi’ye teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunarım. Kitabın yazarıyla bu kitapla tanıştım ve cidden diğer kitaplarına karşı bir merak uyandı içimde…
Kitap çok ince ama, içindeki duygu yoğunluğu çok fazla, o yüzden hemen okuyup kaldıramadım. Kitabın karakterini, Galip’i, çok sevdim. Yalnızlığını, korkularını, hayallerini, sevdim. Ama en çok da umutsuz olan hayatında yine de umuda kör olmayışını sevdim. Ah be Galip, dedim durdum kendime, kendini sevilmeye bi bıraksan, bi bıraksan aslında Yağmur sana çok iyi bakacak, mutlu edecek, sarıp sarmalayacak. Ama Galip, çok kutsadığı o yalnızlığını kimseyle paylaşamadı, Yağmurla bile. Olsun be Galip, seni bu hale getiren annen utansın, baban utansın, seni terk eden sevdiklerin utansın.
Ve Yağmur, asıl kaybedeni değilsen de sen de kaybedeni oldun bu hayatın. Seni teselli etmek istedim. Çok da üzülme be Yağmur, sorun gerçekten sende değildi, demek istedim. Bi işe yarar mıydı, sana belki kuru gelecek bu tesellim, bilemedim ama yine de etmek istedim işte.
Bence hepiniz okuyun bu kitabı, sevdiklerinize de okutun.! Kitapla ve sağlıcakla kalın. Vesselam.