Tuğrâî

TuğrâîLâmiyet Al-Acem yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
4
Okunma
0
Beğeni
321
Görüntülenme

Hakkında

453 (1061) yılında İsfahan’da doğdu. Mesleğinden dolayı, resmî yazışmalarda besmelenin üzerine yazılan ve hükümdarın adıyla lakap ve sıfatlarını içeren tuğraya (turre) nisbetle Tuğrâî diye ün yaptı. Soyu, Basralı Ebü’l-Esved ed-Düelî’ye bağlanmaya ve Araplık kimliğine vurgu yapılmaya çalışılsa da (Rezzûk Ferec Rezzûk, XIV/4 [1985], s. 169) bunu ihtiyatla karşılamak gerekir. Çünkü Tuğrâî’nin şiirlerinde doğduğu yer olan İsfahan’a bağlılığı vurgulandığı gibi bazı kaynaklarda onun Fars kökenli bir aileden geldiği kaydedilir. Tuğrâî küçük yaşlarda dil ve edebiyat öğrenimi görmeye başladı. Bunun yanı sıra başta kimya olmak üzere felsefe, tabiat ve din ilimlerinde kendini yetiştirdi. Şiirde çok beğendiği Mütenebbî ile Şerîf er-Radî’den etkilendi. Önce Selçuklu Veziri Muînülmülk Muhammed b. Fazlullah’ın hizmetine girdi ve ondan yakın ilgi gördü. Vezir sayesinde vezirin kayınpederi Nizâmülmülk’le tanışarak Alparslan’ın oğlu Melikşah zamanında (1072-1092) Selçuklular’a hizmet etti. Melikşah’ın oğlu Muhammed Tapar’ın (1105-1118) “münşî, mütevellî dîvâni’t-tuğrâ, sâhibü dîvâni’l-inşâ” unvanlarıyla başkâtipliğine kadar yükseldi. Bu unvan Selçuklu Devleti’nin sivil idaresinde vezirden sonra gelen kişiyi ifade ediyordu. Çok hırslı şahsiyetiyle nihaî hedefi vezirlik olan Tuğrâî, Sultan Muhammed Tapar döneminde rakiplerinin tertibiyle birkaç defa görevinden alındı; çok geçmeden Bağdat’taki görevinden azledilince İsfahan’da uzlete çekilerek kimya ilmiyle uğraşmaya başladı. Nihayet 509 (1115) yılında İsfahan’da kendisine yeniden tuğra görevi verildi. 511’de (1118) Muhammed Tapar ölünce yerine geçen oğlu Sultan Mugīsüddin Mahmud onu Dîvân-ı Tuğrâ ve Dîvân-ı İnşâ’ya tayin ettiyse de 505 (1111) yılında görevinden ilk azli esnasında kaleme aldığı Lâmiyye’sinde hakkında küçümseyici ifade ve târizlere yer verdiği için amansız düşmanı olan Dîvân-ı İstîfâ sahibi Vezir Nizâmeddin es-Sümeyrimî’nin entrikasıyla görevinden uzaklaştırıldı. Tuğrâî bunun üzerine Muhammed Tapar’ın diğer oğlu Gıyâseddin Mesud’un hâkim olduğu Musul’a gitti, onun yanında bir yıldan fazla vezirlik görevi yaptı; bu sırada Sultan Mahmud aleyhine halkı kışkırtmaya çalıştı. Sultan Muhammed Tapar, Musul’da öldüğünde İsfahan’da bulunan Vezir Sümeyrimî sultanın diğer oğlu Mugīsüddin Mahmud’un Selçuklu Devleti’nin yeni hükümdarı olduğunu bildirdi. İki yıl sonra da Musul’da bulunan Gıyâseddin Mesud kardeşi Mahmud’a baş kaldırıp hükümdarlığını ilân etti. Bu durum iki kardeş arasında Hemedan yakınlarında savaş çıkmasına yol açtı ve Gıyâseddin Mesud mağlup oldu. Mugīsüddin Mahmud kardeşini affettiyse de onu kendisine karşı kışkırtan Tuğrâî’nin öldürülmesini emretti. Emir yerine getirileceği sırada Tuğrâî’nin, kalbinde sevgiden başka bir şey taşımadığına ilişkin bir şiir söylemesi üzerine hükümdar onun serbest bırakılmasına izin verdi (şiir için bk. Yâkūt, X, 59). Ancak Tuğrâî’yi öteden beri kendisi için büyük rakip gören Vezir Nizâmeddin es-Sümeyrimî, bir müddet sonra onu muhtemelen kimya/simya ve felsefeyle uğraşması, sultanları ulûhiyyete yakışır sıfatlarla övmesi veya Şiî olması sebebiyle zındıklıkla suçladı. Bu arada birçok yalancı şahit buldu ve Rebîülevvel 515’te (Mayıs-Haziran 1121) tarihçilerin ittifakla belirttiğine göre Tuğrâî’yi haksız yere idam ettirdi. Fakat Tuğrâî’nin intikamının alınması uzun sürmedi. Rivayete göre Sümeyrimî ertesi yıl Bağdat Nizâmiye Medresesi yanında Tuğrâî’nin eski kölelerinden birinin suikastı neticesinde öldürüldü.
Tam adı:
Ebû İsmâîl Müeyyidü’d-dîn el-Hüseyn b. Alî b. Muhammed b. Abdi’s-Samed el-İsfahânî el-Münşî el-Vezîr
Doğum:
İsfahan, 1061
Ölüm:
1121

Okurlar

4 okur okudu.
2 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Alemde vefa çekildi, zulüm çoğaldı.
Sayfa 15 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Bekası olmayan bir yurtta ebedi kalmayı istiyorsun; hiç yerini değiştirmeyen bir gölge işittin mi?
Sayfa 16 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Reklam
Nefsimi umutlarla oyalar onu yoklar dururum. Umut genişliği olmasaydı yaşamak ne kadar güçleşirdi.
Sayfa 14 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Saadete seslendim. Eğer işittirebildimse; halbuki talih ve saadet beni unutmuş, cahillerle uğraşmaktadır.
Sayfa 14 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Senin düşmanlarının en korkuncu, kendilerine güven beslediğin kimselerdir.
Sayfa 15 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok