En Beğenilen Tuğrul Kihtir kitaplarını, en beğenilen Tuğrul Kihtir sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Tuğrul Kihtir yazarlarını, en beğenilen Tuğrul Kihtir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra balkanlara göz dikmesi, harekete geçip ilerlemesi ve balkanları nasıl anavatan haline getirdikleri adım adım anlatılıyor. Osmanlıların balkanlarda nasıl yüzyıllarca hüküm sürdüğü, nasıl bir politika izlediği gayet açık herkesin anlıyabileceği bir dille anlatılmıştır.
Osmanlılar balkanları eserleriyle nasıl bir estetik katıp güzelleştirdiği resimlerle gözler önüne seriliyor.
Sıkılmadan herkesin severek okuyup, anlayabileceği tarih merakını artırabileceği bir kitap.
Kitapta ayrıca Balkanların çok eski tarihine de değinilmiştir.
#Evdekal
#KarantinadaKitapOku
Benim çıkarımım:
Savaşları kaybederken dahi hiçbir masum sivil halka zarar vermeyen ecdadımız tabiki toprak kazanma çabasında değildi İlahi bir davayı dünyaya yayma çabasındaydı.
Beylikler tarihi Anadolu’da Orta Çağ’ın öyküsüdür. Burada bizim tarihimizin nasıl başladığıdır. Anadolu’daki uygarlığımız, aslında Selçukluların ve Beyliklerin ilk tohumlarını atarak yeşertmiş olduğu bir kültür mirasıdır. Bu uygarlık, onların inşa etmiş olduğu kültürel güç ve eşsiz güzellikteki sayısız mimari eser ile hayat bulmuş, kalıcı olabilmiştir. Bu dönemin öyküleri ve tarihi, insanın yaşam mücadelesinin de özetidir aslında. Anadolu’nun bizlere anavatan olması, Anadolu Selçuklu Devleti ve o dönemde kurulmuş beylikler sayesinde mümkün olmuştur.
18 Ekim 1912 günü Yunanlar sınırı aştılar ve ertesi gün de Alasonya’ya (Elassona) saldırarak burayı ele geçirdiler. Yunanlar, Alasonya'ya gece saatlerinde girdiklerinde bundan daha doksan yıl kadar önce Mora'da da yaptıkları gibi burada da tüm Müslümanların öldürüldüğü ve evlerinin tahrip edilerek yakıldığı bir katliam gerçekleştirdiler. Halbuki Türkler, Balkan Savaşlarının görgü tanığı tarihçi Aram Andonyan'ın da yazdığı gibi geri çekilirlerken kimseye zarar vermemişlerdi.
Osmanlı ordu düzeninde üst düzey rütbeler yukarıdan aşağı doğru müşir (mareșal), birinci ferik (orgeneral), ferik (tumgeneral-korgeneral arası), mirliva (tuğgeneral-tümgeneral arası miralay (albay), kaymakam (yarbay) şeklinde sıralanırdı.
4 Aralık 1897 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması, kazanılmış askeri başarılar için adeta acı bir şaka gibiydi. Savaşı kazanan tarafın evinde imzalanan anlaşma kazanan taraf için inanılır gibi değildi. Osmanhlanın bazı küçük sınır düzenlemeleri dışında geniş Tesalya topraklarından geri çekilerek burayı yeniden Yunanlılara bırakmaları, dört milyon altın savaş tazminatı ve Türk tebaasının uğradığı zararlar için de yüz bin altın tazminat alması kararlaştırıldı.
Osmanlılar, Balkanlar'ın diğer yerlerinde olduğu gibi Yunan halkını da din anlayışlarında ve ibadetlerinde serbest bırakmışlardı. Balkan fetihlerinin başladığı 14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlılar hep Ortodoks Kilisesi'nin destekleyicisi ve koruyucusu olmuşlardı. Osmanlılar zamanında bölgede bulunan halk adli sistem olarak da kendi adalet sistemiyle yaşıyordu. Hexabilis Sistemi ile Roma Hukuku uygulanıyordu. Böylelikle bölge halkı, Osmanlıların yerel sistemleri sayesinde burada da kendi ulusal kimliğini kaybetmeden yüzyıllarca yaşamıştı.