1961 yılında Ankara’da doğdu. 1979 yılında İstanbul Robert Lisesi’ni ve 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ni biitirdi. Amerika Birlesik Devletleri’nde New York Medical College’de Cerrahi eğitimini, 1996 yılında Cleveland Case Western University Hospitals’da da Estetik ve Plastik Cerrahi uzmanlık eğitimini tamamladı. New York Medical College’de yardımcı doçent, University of North Dakota School of Medicine’de doçent oldu. 2004 yılında 16 yıl sonra Türkiye’ye geri döndü. Halen İstanbul’da kendisinin kurmuş olduğu Kplast Estetik Cerrahi Merkezi’nin direktörüdür.
Yurtdışı ve yurtiçi dergilerde yayınlanmış 20’nin üstünde bilimsel eseri, sunumu, yazarlığını ve editörlüğünü yaptığı üç kitabı ve iki kitap bölümü vardır. “Selçuklu’dan Osmanlı’ya Bu Toprağın Öyküsü-1000 Yıl” kitabının yazarıdır. 2011 yılında Televizyonda Cine5 kanalında “Bu Toprakların Öyküsü” adlı tarih programını hazırlamış ve sunmuştur. İki çocuk babasıdır. İngilizce ve İtalyanca bilir.
Osmanlı ordu düzeninde üst düzey rütbeler yukarıdan aşağı doğru müşir (mareșal), birinci ferik (orgeneral), ferik (tumgeneral-korgeneral arası), mirliva (tuğgeneral-tümgeneral arası miralay (albay), kaymakam (yarbay) şeklinde sıralanırdı.
Yunanistan'da Meriç Nehri'nin hemen karşı tarafında Dimetoka'da tekke ve türbesi bulunan Kızıldeli Seyyid Ali Sultan (0.1402), Sultan Yıldırım Bayezid zamanında ve Bulgaristan'da Hasköy (Haskovo) şehrinin Teketo köyünde türbesi bulunan Otman Baba (0.1478) ile Bosna-Hersek'te Ajvatovica Dağı eteklerinde Bogomiller arasında yaşamış olan Ayvaz Dede, Fatih Sultan Mehmed döneminde efsaneleriyle, bilgelikleriyle ve kişilikleriyle çevrelerindeki insanların kendi rizalarıyla Müslümanlığa geçmesine neden olmuş sayısız alperen dervişlerdir. Bunlar ve Akyazılı Sultan, Demir Baba, Ali Koç Baba, Gül Baba gibi diğer alperen dervişler, Balkanlar'da Hacı Bektaş-i Veli'nin tüm insanları eşit gören kucaklayıcı öğretilerinin temsilciliğini yapmışlar ve Müslümanlığın hızla ve kalıcı bir şekilde yayılmasında büyük rol oynamışlardı.Bugün de Balkanlar'ın hemen her yerinde sayısız ve aktif Bektaşi tekkeleri bulunur. Bektaşilik, Halvetilik ve Mevlevilik, Balkanlar'daki en yaygın tarikatlardır.
4 Aralık 1897 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması, kazanılmış askeri başarılar için adeta acı bir şaka gibiydi. Savaşı kazanan tarafın evinde imzalanan anlaşma kazanan taraf için inanılır gibi değildi. Osmanhlanın bazı küçük sınır düzenlemeleri dışında geniş Tesalya topraklarından geri çekilerek burayı yeniden Yunanlılara bırakmaları, dört milyon altın savaş tazminatı ve Türk tebaasının uğradığı zararlar için de yüz bin altın tazminat alması kararlaştırıldı.
18 Ekim 1912 günü Yunanlar sınırı aştılar ve ertesi gün de Alasonya’ya (Elassona) saldırarak burayı ele geçirdiler. Yunanlar, Alasonya'ya gece saatlerinde girdiklerinde bundan daha doksan yıl kadar önce Mora'da da yaptıkları gibi burada da tüm Müslümanların öldürüldüğü ve evlerinin tahrip edilerek yakıldığı bir katliam gerçekleştirdiler. Halbuki Türkler, Balkan Savaşlarının görgü tanığı tarihçi Aram Andonyan'ın da yazdığı gibi geri çekilirlerken kimseye zarar vermemişlerdi.
1264 yılında, Anadolu'dan gelen ve aralarında Sarı Saltuk'un da bulunduğu Türkmenlerin Dobruca'ya yerleşmesinden he men sonra Bizans'ta beklenmedik bir şey oldu. İmparator VIII, Mikhail kendisine karşı bir komplo düzenlediği gerekçesiyle II. İzzeddin Keykavus'u Enez (Ainos) Kalesi'nde hapsettirdi. Enez, başkentten uzakta ve Meriç Nehri'nin Ege Denizi'ne açıldığı bölgede yer alıyordu. Bizans imparatoru, devrik sultan II. İzzeddin Keykavus'un annesini ve küçük oğlunu İstanbul'da tutarken, büyük oğlu Gıyaseddin Mesud'a Selanik'in batısındaki Karaferya'yı (Veria) dirlik olarak verdi ve onu babaannesi ile birlikte oraya gönderdi.
Beylikler tarihi Anadolu’da Orta Çağ’ın öyküsüdür. Burada bizim tarihimizin nasıl başladığıdır. Anadolu’daki uygarlığımız, aslında Selçukluların ve Beyliklerin ilk tohumlarını atarak yeşertmiş olduğu bir kültür mirasıdır. Bu uygarlık, onların inşa etmiş olduğu kültürel güç ve eşsiz güzellikteki sayısız mimari eser ile hayat bulmuş, kalıcı olabilmiştir. Bu dönemin öyküleri ve tarihi, insanın yaşam mücadelesinin de özetidir aslında. Anadolu’nun bizlere anavatan olması, Anadolu Selçuklu Devleti ve o dönemde kurulmuş beylikler sayesinde mümkün olmuştur.
Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra balkanlara göz dikmesi, harekete geçip ilerlemesi ve balkanları nasıl anavatan haline getirdikleri adım adım anlatılıyor. Osmanlıların balkanlarda nasıl yüzyıllarca hüküm sürdüğü, nasıl bir politika izlediği gayet açık herkesin anlıyabileceği bir dille anlatılmıştır.
Osmanlılar balkanları eserleriyle nasıl bir estetik katıp güzelleştirdiği resimlerle gözler önüne seriliyor.
Sıkılmadan herkesin severek okuyup, anlayabileceği tarih merakını artırabileceği bir kitap.
Kitapta ayrıca Balkanların çok eski tarihine de değinilmiştir.
#Evdekal
#KarantinadaKitapOku
Benim çıkarımım:
Savaşları kaybederken dahi hiçbir masum sivil halka zarar vermeyen ecdadımız tabiki toprak kazanma çabasında değildi İlahi bir davayı dünyaya yayma çabasındaydı.
Alışık olduğumuz ideolojik ya da tez niteliğinde tarih kitaplarının aksine ve onların eksikliğini doldururcasına görsellerle desteklenmiş bir çalışma..Örneğin Fatih Sultan Mehmet hakkında çok şeyi biliriz ama onun türbesinin nerde olduğunu çoğumuz bilmez.. Bilsek bile görsel olarak hiç görmemişizdir.. Bu çalışma "medeniyetler mezarlıklardan belli olur" ifadesini destekler nitelikte görsellerle donatılmış ve devletlerin tarihlerinde önemli olan kişilerin hayatları ile birlikte mezarları da gözler önüne serilmiş.. kısaca okunup akılda tutulacak değil başucumuzda kaynak olacak bir başvuru çalışması..