Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, Türk akademisyen, uluslararası ilişkiler uzmanı. Uluslararası ilişkilerin çeşitli alanlarında verdiği çok sayıda eserle tanınmış bir Türk bilim insanıdır. Cumhuriyet ve Türksolu gazetelerinde yazmaktadır.
Tam adı:
Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
Unvan:
Türk Akademisyen, Uluslararası İlişkiler Uzmanı, Yazar
ZOYA kimdir?
Zoya Kosmodemyanskaya, bir gerilladır. 332.nci Alman Alayı onu Petrişşevo Köyünde asmış ve bedenini ipte asılı bırakmıştı. Zoya'nın gerila adı Tanya dır. Görevi yurdunu çiğneyen düşmanın gerisine sızıp onlara zarar vermektir. Nazi işgali altındaki Petrişşevo köyüne ikinci sızışında yakalanır...
Ve Aralık ayının beşin de ipe çektiler... Donmuş ve rüzgarla sallanarak 25 Aralık gününe kadar öylece bıraktılar.
Zoya nın öyküsünü, Nazım hapiste, annesi Celile Hanımı ın getirdiği Fransız gazetesinden öğrenir. O gece oturup yazdığı şiir şöyle başlıyor:
Zoya idi adı...
Senin memleketini sevdiğin kadar
Bende seviyorum memleketimi
Seni astılar memleketini sevdiğin için.
Ama ben Yaşıyorum.
Ama sen öldün.
Sen çoktan dünyada yoksun
Zaten ne kadar az kaldın orada
On sekiz senecik.
Doyamadın güneşin sıcaklığına bile.
Sen asılan partizan,
Ben mahpusta şair.
Nazım, Zoya için şiirini yazadığı sıralarda ünlü sovyet yazarı Konstantin Simonov onun hakkında bir oyun kaleme alıyor, kompozitör Kovaleviski bir opera hazırlıyor, heykeltıraş Zelinski ve Ledeva heykellerini yapıyorlar, Alma Ata 'da hayatı filme alınıyordu. Kitapları, mektupları, güncesi müzelere kaldırılıyordu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu'nun 1967 saldırısından sonra aldığı ilk karar 22 Kasım 1967 tarihli ve 242 sayılı ünlü karardır. Bu karar, kuşkusuz, 1967 savaşından sonraki güç dağılımını, yani askeri bakımdan muzaffer olan İsrail ile yenik Mısır, Suriye ve Ürdün'ün durumlarını önemli ölçüde yansıtır. Arap ülkeleri İsrail'in işgal edilmiş topraklardan çekilmelerini isterlerken, İsrail yeni «savunulabilir» sınırlar istemiş, ama bunun ne olduğunu, nerelerden geçtiğini bugüne değin belirtmemiştir.
Bir İsrail yöneticisi önce toprağa el koyuyoruz; yasalar onu izliyor demişti. İsrail propagandası el konan bazı özel topraklar için yüksek tazminat ödendiğini ileri sürüyor. Herhangi bir ödemenin söz konusu olduğu durumlarda, rakam çoğu kez 1948 yılı değerini aşmıyor ki, bu da düpedüz bir göstermeliktir. Yoksa, İsrail buldozerlerinin Araplara ait yapıları her fırsattan yararlanarak gelişigüzel yıktıkları artık bilinmelidir. Bazan çarşıya, pazara gitmiş olan bir aile dönüşünde, konutunu yıkılmış buluyor, durdurma emri için Belediye Başkanıyla görüşmeğe giden ev sahibi geri geldiğinde gene aynı sonuçla karşılaşıyor. Direnen Araplar, çoğu kez, konutlarının önce giriş basamaklarının sökülüp atıldığını, sonra sırasıyla bahçe, kaldırım, hatta odaların bir kısmının yıkıldığını görüyorlar. Boyun eğmeyenler üstünde baskı, hatta işkencelere başvuruluyor. Bugün, bulldozer yeni Kudüs'ün neredeyse bir simgesi olmuş durumda.
İşkur işçisi olarak çalıştığım il halk kütüphanesine buruk bir vedaya hazırlanırken raflardan keşfedip okumayı tasarladığım ancak çok istediğim hâlde okumaya fırsat bulamadığım birbirinden değerli eserleri şöyle bir kenara yazıvereyim belki bir gün kısmet olur ümidiyle....
15 Temmuz 1976 da Siyasal Bilgiler Fakültesi 3. sınıf öğrencisi iken yardımcı ders kitabı olarak almışım. Bu gün kitaplarımın arasından tekrar elime düştü., Yine siyah mavi ve kırmızı çizgiler satıların altında tazeliğini koruyor olduğunu gördüm. Bir sürpriz de, O dönem sınav takvimi sayfalar arasından merhabayı çaktı bana. heyecanlandım.7 eylül
Yazar'ın kitaplarından bir kaçını kitap fuarından almış ve kitapları imzalatma imkanım da olmuştu. Kendisi ileri yaşına rağmen dimağ ve beden olarak son derece sağlam ve sağlıklı. Öz geçmişini okuyunca büyük bir adam ile karşı karşıya olduğumu anladım.
Yazar'ın Afrika kıtası konusunda uzmanlığını bizim ülkemizde pek bilen olmasa da yurtdışında ve özellikle kara kıtada kendisi bir hayli meşhur. Zaten ülkemizdeki bu vurdumduymazlıklara da kitapta bir kaç noktada sitem ediyor.
Yazar'ın akademik çalışmalarından bir özet ve hatta not denebilecek bu kısa kitapta Afrika'nın kısa tarihi, önemi ve emperyalizmden başına gelenler kısaca anlatılıyor.
Yazar kitapta özetle emperyalistlerin "Afrika'yı keşfettik" yalanına "Keşfedilen bir yer varsa bu belki Avustralya olabilir ama zaten yüzlerce yıldır ticaret yaptığınız yeri keşfedemezsiniz", "Afrikalı vahşileri medenileştirmek için oraya gidiyoruz" yalanına "Vahşi olan, yaptığınız katliamlarla sizsiniz, zaten yüksek bir medeniyet sahibi olan insanları medenileştiremezsiniz" cevaplarını ve bunların örneklerini veriyor.
Kitapta Güney Afrika'daki ırkçı rejim tarihçesi, Kongo'da Belçika'nın yaptığı katliamlar, İtalya'nın beceriksiz Habeşistan işgal girişimi gibi ilginç konulara da değinilmiş. Kitap içinde siyah-beyaz da olsa zengin görsel içerik de mevcut.
İyi okumalar...
Prof. Dr Türkkaya Ataöv, 1970- 72 yıllarında S.S.C.B' ne Ankara Üniversitesince Nazım Hikmet hakkında incelemelerde bulunmak üzere görevlendirilince, ortaya bu eser çıkmış. İyi de olmuş. 1976 yılında baskıdan da çıkınca aynı yıl bizlerle buluştu Değerli hocamızın bu eseri.
Hocamız diyorum, çünkü 1974 de benimde eğitim, öğretim gördüğüm