İran Başbakanı Müsavi, Anıtkabir'e niçin gitmediğini şöyle açıklıyor:
— Gitseydim münafık olurdum...
Kur'an'ın 63'ürtcü suresi, «münafıklar» ile ilgilidir. «Münafıkun Suresi»nde, iki yüzlülerden söz edilir. Bunların «kalplerinin mühürlü» olduğu söylenir ve denir ki:
— Ey Muhammed; onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin, tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler; her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlardan çekin, Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp donduruluyorlar!
Müsavi, «münafık» sözcüğünü, Kur'an'daki anlamıyla kullanmıştır. Atatürk'e düşman olduğu için Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunmayı «iki yüzlülük» saymıştır.
Bu molla başbakan, halkı Hıristiyan ve resmî ideolojisi Marksizm olan ülkelerde saygı duruşlarında bulunurken, niçin bu «Münafıkun Suresini aklına getirmez de Batı emperyalizmine karşı 20. yüzyılın ilk Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı kazanan bu büyük komutan ve devrimcinin kabrini ziyaret etmemek için Kur'an-ı Kerim'den özür gerekçeleri arar?
Ve niçin bu «Münafıkun Suresi», sabah-akşam «şeytan» diye lanetledikleri ve elçiliklerini basıp diplomatlarını tutsak aldıkları ABD'den gizli yollarla silâh alırken hiç anımsanmaz da Atatürk'ün Anıtkabri'nde birdenbire önlerine dikiliverir?
Deniz Gezmiş'in idamını anımsayınca aklıma nedense hep Melih Cevdet Anday'ın
"Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil, bu unutulur şey değil
Apansız geliyor aklıma"
dizeleri gelir. Ve aynı şiirdeki şu dizeler, 1972 yılı Ankara Mamak Askeri Tutukevi'ndeki anılarımla karışır:
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Baskı ille de kafaya bir yumruk vurularak yapılmaz bir hakime. Bir hakim, verdiği bir karardan dolayı görevinden alınabiliyorsa, -lojmanda oturuyorsa, çocuğu varsa okulda- bu da baskıdır.