"Kişi" kavramı, nesneleri bedeninin uzantısı olarak mitik bir çerçevede yeniden inşa eden bireysel mülkiyet ve bireyin arkaik ön koşulu olarak eksikliği ya da tümelliği ile istek ve ihtiyaç kategorilerini yeniden işaretleyen "phallus" simgesi, çekir dek aile ve Oedipus bağlamında "organlarını kolektiviteye devretmiş" (daha doğrusu hiç sahiplenmemiş) olan "ilkel" bireyin topyekün antitezi olarak görünmektedir.
"Hareket bir ideoloji yaratır; yani toplumsal ilişkilerin bir tasarımını; aynı zamanda bir ütopya da yaratır; onun aracılığıyla mücadelenin oyununa bağlar kendisini; yani tarihselliğin ta kendisine; ancak bu ideolojiyi ütopyasıyla bagdaştıramaz, bütünleştiremez; bir aktörün gözüyle görülemez. Yalnız toplum bilimci buna erişebilir; yine de bu yalnızca çözümlemeyle sınırlı kalır. Eger bunu eylem kurallarına tercüme etmek isterse eylemin kendini zayıflatmaktan başka bir şey geçmez eline."
Bireysel olarak yaşadığımızı sandığımız neşe, melankoli ,alçakgönüllülük, boş gurur gibi duygular haliyle toplumsaldırlar, çünkü her zaman ötekileri ilgilendirirler ve ötekilerle ilgilenmemizden doğarlar.
Bizler ya başkasıyla varolurken kendimizden vazgeçeriz ya da birlikte varolacağımız başkasının kendinden vazgeçmesini talep ederiz. Bu da mutlak bir mutsuzluk ve pasifliktir. Böylece Sevgi gibi sevinçli bir duygu bile bir şantaja dönüşür.