Ümit İLTER,1967’de Adıyaman’da doğdu. Aslen Mersin Silifke’lidir. Ortaokul yıllarında devrimcilerle tanıştı. Lise yıllarında artık bir devrimci sempatizanıdır. Ama ülke 12 Eylül’ü yaşamaktadır. Aktif bir devrimcilik yapma olanağını bulamaz. Lisede tiyatro ve edebiyata ilgi duyar. 1984-1985 yıllarında İÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girer. Burada devrimcilerle tanışır. DEV-GENÇ saflarında yer alır. Cunta sonrası devrimci mücadelenin yeni yeni geliştiği bu süreçte gençlik hareketinin örgütlenmesine önderlik eder. 1987‘de tutuklanır. Bayrampaşa Özel Tip’de tek tip elbise direnişine katılır. Tahliyesinden hemen sonra gençliğin o süreçteki en büyük direnişi olan Nisan gösterilerinin önderlerinden-örgütleyicilerinden biridir. Bu direnişten dolayı tekrar tutuklanır. Tahliyesi sonrası artık illegal mücadele içindedir. 1991’de İzmir’de iki arkadaşının şehit olduğu çatışmada yaralı olarak tutsak düşer. Yaralı hali ile işkenceye götürüldü, işkencede direndi. Bu tarihten sonra Buca, Aydın ve Ümraniye hapishanelerinde kaldı. 19-22 Aralık 2000 büyük hapishaneler katliamında Ümraniye’deydi. Bu katliamdan da yaralı olarak kurtuldu. İşkence gördü ve Kandıra F Tipi Hapishanesi’nin tek kişilik hücrelerine atıldı. İlk kitabı Tavır Yayınları’ndan çıkan ‘Karanfil Halayı’ndan sonra, ‘umut yağmuru’ ikinci şiir kitabı.
Dünyanın adına özgürlük diyeceğiz
Yok olduğunda yoksulluk
Hayatın adına sosyalizm diyeceğiz
Sona erince sömürü
Ve insanlığın
O en katıksız güzelliğin
Zamanı zaptetmesi için
Tek yol devrim diyerek
Bütün sokaklardan geçerken
Bir şarkı tutturduk hakikate
Aşka ve kardeşliğe dair
Dağları mesken eyleyen ezgimizle
Umudun aşkına vurduk vurulduk
Doğarken geleceğin müjdesi
Adına devrim dedik yarının...
Her bir dizesinde direniş olan şiirlerin yazarıdır Ümit İlter. Çünkü o da Anka destanının içinde yaşamış birisi; bir şairdir. Yanıp küle dönerler, karışırlar toprağa ve tekrar doğarlar küllerinden. Çünkü bereketlidir Anadolu toprakları, tanır, sever onun için yanıp tutuşanları ve kucaklayıp basar bağrına. Ve en güzel filizleri ile yeniden yaşatır.
Ankalar gözlerinde kazandıkları zaferin ışıltısı ile uçuyorlar şimdi, dünya halklarına armağan edebilmek için nihai zaferi kanatlarını tutuşturarak...
Bugün hala Dersim dağlarında soyu tükenmekte olan ve bu yüzden hakkında av yasağı olan yaban keçilerini vurabilmesi için Amerikalılara özel izin veriliyor.
"Amerikalı iş insanı Bradley Garrett Van Hoose için Tunceli'de yaban keçisi vurabilmesi adına geçici avcılık belgesi düzenlendi." (2020, Sözcü)
Emperyalizmin ülkemize yönelik bağımlılık politikaları, yeni-sömürgecilik ilişkileri işte bu kadar sade, basit ve nettir. Sömürü ve talan politikaları açık seçik ortadadır.
Çocuk mu büyütüyorsunuz? Bu dünyadan soyutlayarak, yalıtarak, tecrit ederek yetiştiremezsiniz. Bu sizin subjektif niyetinizin dışında gerçekliliğin kendini dayattığı bir zorunluluktur.
Çocuk dünyayı kendi gözleriyle, bir çocuğun bakış açısıyla
GÖRECEK,
TANIYACAK,
TANIMLAYACAK,
DOĞRU OLANI VE YANLIŞI AYIRT EDECEK,
VE BUNA GÖRE BİR KÜLTÜRLE BİLİNCİ ŞEKİLLENECEKTİR.
Bu, iradi bir şekilde örgütlenmelidir.
İşte bu kitap, çocuğunuzu büyütürken, onu yetiştirirken, ona üzerinde yaşadığımız dünya gerçekliliğini ve onurlu, namuslu, insanca bir yaşamın ne olduğunu anlatacak bir kitap...
Aynı Küçük Kara Balık gibi... Samed Behrengi kitapları gibi... Ya da ölüm orucu gazisi Gökhan Yıldırım'ın Anka Destanı masal kitabı gibi...
Bir devrime aşık olmak. Ve o aşkın düğününde karanfil halayına durmak.
DEVRİMİN NEFERLERİYİZ
ŞEHİTLERİN İZİNDEYİZ
BAYRAĞI BAYRAĞI KALDIR YUKARI
DEVRİME GİDEN YOLDA BİZ DE GEÇERİZ