Ülkemizde yakinen tanınan Ebû Eyyûp el-Ensârî için vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun da yanlış bir kullanımla "Eyyûp Sultan" ve daha da ilginci "Eyyûb Aleyhisselam" tabirlerini kullandıklarına şahit olmaktayız. En sonunda bu hatalı kullanım Eyyûb Sultan şeklinde yaygınlaşmıştır.
İbn Zübeyr'in, Kâbe'nin kutsiyetini kalkan olarak kullanmak isteyerek, kendisi sebebiyle oraya gelecek Emevî ordusunun yapabileceği zararları hiçe saydığı görülmektedir. Ancak onun kadar bu olayda suçlu olan bir diğer tarafta Yezîd ve onun ordusudur.
Yezîd, iktidara geçtiği esnada otuz dört yaşındaydı. Bu esnada, Medine'de Velid b. Utbe b. Ebî Süfyan, Mekke'de Amr b. Saîd b. el-Âs, Kûfe'de Numan b. Beşir, Basra'da ise Ubeydullah b. Ziyad vali olarak görev yapmaktaydı. Yezîd, babasının zamanında da valilik makamında bulunan bu şahısları görevlerinde bıraktı.
Abdurrahman b. Hâlid b. Velid, Muâviye'nin Hıms valisiydi. Bu görevde çok başarılıydı. Diğer taraftan babası Hâlid b. Velid'den dolayı Müslümanların nazarında büyük bir itibarı vardı. Anadolu'ya yaptığı seferlerdeki başarısı da ona büyük nüfuz kazandırdı.
Ebû Eyyûb el-Ensârî ölünce Yezîd, onun bir sahâbîye yakışır şekilde defnolunması için tüm hazırlıkların yapılmasını emretti. Ayrıca onun serir üzerinde taşınmasını ve defnolunduğu yere bir de meşhed (türbe) inşa edilmesini emretti. Cenazesi vasiyetine uyularak İstanbul surlarının hemen dibine defnolundu.
"İlminin artmasını, anlayış ve kavrayışının derinleşmesini arzu eden, kendi çevresinden uzaklaşıp yabancılarla beraber olmayı, gurbete katlanmayı göze alsın."