“Kendimi bildim bileli ağrılarım var. Çocukluktan çıktığımdan beri, öyle ki, ağrısız bir hayatın nasıl olduğunu unuttum. Her sabah ama her sabah korkunç bir baş ağrısıyla uyanıyor, kafatası çatlayacak diye korkuyorum. Sabahın dördünde beşinde, daha geç başladığı vaki değil. Kalbim sıkışıyor. Düzensiz atıyor. Gümbür gümbür çarpıyor, üstelik sadece derin korku anlarında değil. Batmalar. Göğsünün etrafında bir mengene var sanki. Kalbim son kez çarpıyormuş gibi. Kesin öleceğim duygusu, bunun kesinliği!
Birkaç ay sonra bir radyo satın aldı. -“Düşünsene, tek kuruş peşinat ödemedim ” dedi Clara`ya. Radyonun arkasına metal bir kutu monte edilmişti; yarım saat radyo dinleyebilmek için bu metal kutudaki deliğe -bir zamanlar eski gaz sayaçlarında olduğu gibi-yirmi metrelik atmak gerekiyordu. Radyonun satıcısı ayda bir gelip kutuyu boşaltıyordu. Paraları sayıyor, miktarı not ediyor ve babama bir makbuz veriyordu. Altı yüz bin dakika radyo dinledikten sonra cihaz alıcının oluyordu.
Onun alışverişe ya da iki-üç günlüğüne tatile çıktığını düşünmüştü; bir şey düşünmüşse tabii.Hildegard şaşkınlıkla arkasından bakakaldı ve “Her ayrılık küçük bir ölümdür!" diye seslendi.
Gerçek hayatta boğayı yere seren, traktör tekerleğini tek eliyle havaya kaldıran Züst'ün kitaplarda sevdiği şey ise küçüklük, hafiflik, aykırılık, anarşik ve muhalif olabilmeleriydi. Çirkinliğiyle güzellik olarak görebilirdi Züst.