Doç. Dr. Veda Bilican Gökkaya, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Birey ve Toplum Sorunları Anabilim Dalı öğretim görevlisidir.
Anneler kızlarına, daha yumuşak sesle, daha narin şirin sözlerle (güzel
kızım, uslu kızım vb.) hitap ederlerken; erkek çocuklarda durum böyle olmaz. Erkeklerin ileriki yaşamlarındaki toplumsal rollerine hazırlık yapılır gibi güç, egemenlik, hakim olma
yetisi aşılanır. 'Aslan oğlum, güçlü oğlum, oğlum ne derse o
gibi cümleler toplumdaki cinsiyet ayırımcılığının temelini oluşturur.Çocukların oynadığı oyuncaklara da bu yansır. Er
kek çocukları araba, silah, savaş aletleri vb. oyuncaklarla oynarken; kız çocukları doğurganlık ve ev içi konumlarından
dolayı oyııncak bebekler, yemek takımları vb. oyuncaklarla
oynarlar. Yani cinsiyet olarak kız çocuklarına 'ev kadını; erkek
çocuklarına da 'iktidar sahibi' olmaları empoze edilir:'
Cinsiyet 'eril' ve 'dişil' olarak biyolojik cinsiyete dayalı olarak belirlenen bir ayırımdır; Toplumsal cinsiyet ise kadın ve erkek olmaya toplumun ve kültürün yüklediği anlamları ve beklentileri ifade eder.
"ben aslında bir erkeğin çıkıp istemiyorum kardeşim evin direği olmayı!' diye isyan edeceği günü bekliyorum. Bir erkeğin çıkıp, ağlarım lan, ağlarım' diye haykıracağı günü bekliyorum. Bir erkeğin çıkıp kadına 'ben de kendimi güçsüz hissediyorum, beni koru' diyeceği günü bekliyorum".
Oysa ki, Şemsettin Sami, Kadınlar adlı kitabında, kadın
ve erkeğin düşünsel yeteneklerinin eşit olduğunu, kadınlara verilen akıldan yararlanmamakla, insan toplumu, kadınların yapabilecekleri hizmetlerden yoksun kalacağını
savunur.