İnsan, kendiyle baş başa kalıp kendi üzerine tefekkür ettikçe, kendini anlayıp tanıdıkça, nefsini ve hakikatini keşfeder. Bu keşifle birlikte sonsuzluğu duyar ve buradan sonluluğunu kavrayarak kendini gurbette görür, aslını bilmeye ve tabii özlemeye başlar.
İnsanın önünde iki şık vardır. Bunca emeğe karşın pek bir şey olmadığını görüp, benim elimden bu kadar geliyor deyip pes etmek, ya da içindeki zayıflamaya hiç aldırış etmeden usançtan boğula boğula kararlılıkla yola devam etmek.
Modernite bir tek ölümsüzlük vaat edemedi. Bunu yapamayınca da, insana acizliğini en kökten duyuran ölüm, hakikatinden kopartılarak, ye, iç, tüket, zevk almaya bak mantığını kışkırtan bir olgu algısına döndürüldü.