Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vehbi Ersan

1970'lerde Türkiye Solu yazarı
Yazar
8.7/10
7 Kişi
23
Okunma
0
Beğeni
1.604
Görüntülenme

Vehbi Ersan Gönderileri

Vehbi Ersan kitaplarını, Vehbi Ersan sözleri ve alıntılarını, Vehbi Ersan yazarlarını, Vehbi Ersan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
THKO’lular Geçici Merkezi Koordinasyon Komitesi’ni (GMKK) 1975 Mayıs’ında kurdu. Komite, 1974 affıyla tahliye olan militanlar ile 12 Mart tu­tuklamalarıyla Filistin’e geçmiş olan ve dışarıda Mücadelede Birlik adıyla THKO ilişkilerini korumayı başaran Teslim Töre’nin liderliğindeki iki ana grubu birleştiriyordu.
Doğu Perinçek, Paris’teki bir konferansta “ordunun uşağı” diyerek kendisini protesto eden sol­culara “Türk ordusunun uşağı sözünü hakaret addetmiyorum” diyerek şöyle yanıtladı: “Bugün Batı’nın baş hedefi olan Türk ordusuna şunlar dayatılıyor: MGK dağıtılacak, ordunun politika­daki etkisi bitirilecek, Türk ordusu Kemalist geleneklerinden koparılacak. Küçük devletçikler, küçük emirlikler kurmak istiyorlar. Globalleşme ulusal devleti ortadan kaldırınca temel çekir­deği olan ulusal orduyu da ortadan kaldıracak, ordu bunun farkındadır ve buna karşıdır. Or­du Türkiye’nin en kıymetli birimidir, her konuda yanlışlık yapın düzeltilebilir, ama orduya kar­şı yanlışlık yaparsanız düzeltilemez. Solcu söylemlerle, halktan uzak hareketlerle bir yere va­rılmaz. Ben bu provokatörlerle 30 yıldır uğraşıyorum. Bana Türk ordusunun uşağısın diye ba­ğırıyorlar. Devrimcilik böyle yapılmaz. Tabii cuntalardan az çekmedik, ancak 28 Şubat çizgi­si bu darbelere zıt ve onlara düşman bir çizgidir. Türkiye’de orduya en düşman kim? Tarikatçı­lar, Nakşibendiler, Fethullahçılar, Amerikancılar ama biz orduyla yan yanayız. Halkın yanında yer alan bir Türk ordusu var, ulusun yanında Kemalist bir ordu var.”
Reklam
Özal’ın bu yaklaşımından yola çıkarak, büyük gazetelerin önde gelen gazetecileri Bekaa’da PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmeye gitti, haftalarca Öcalan ve PKK hakkında gazete ve tele­vizyon kanallarında programlar yapıldı. Bu rejimin PKK ile uzlaşma arayışının bir ürünüydü. Perinçek, Temmuz 2007’de Aydınlık’ta Öcalan’la görüşmeyle ilgili kendini savunurken “Başka kimler görüştü? Mehmet Ali Birand, Fatih Altaylı, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Güneri Civarıoğlu... Yani Türk basınının bütün kıdemlileri, genel yayın yönetmenleri, başyazarları... ” diyordu.
Doğu Perinçek, 2002’de ise, bir gazetecinin “Geçmişinizin muhasebesini yaparken vicdanınızı rahatsız eden şeyler var mı? Mesela Aydınlık gazetesin­de ihbar edilen sol adresler, isimler?” sorusuna şu yanıtı veriyordu: Az bile yapmışız. O konuda daha cesur olmalıymışız. O sol örgütler halk düş­manı olmuşlar, kontrgerillanın, uyuşturucunun ağına düşmüşlerdi. TİKKO, al­tı ülkücü inşaat işçisini 1978’de duvarın dibinde kurşuna dizdi. Açıkça söylü­yorum: O inşaat işçilerinin yanındayım. Hiç kimse MHP’li ya da ülkücü diye in­şaat işçisini kurşuna dizemez. Kimse solculuk adına bu alçaklıkları yapamaz.
Askeri mahkemedeki 109 sayfalık sorgusunda Perinçek, devleti yıkmaya çalışmadıklarını, tersine savunduklarını şu sözler­le anlatıyordu: Aydınlık, üç yıla yakın yayını ile anarşi ve teröre karşı gerçekten büyük mü­cadele yürütmüş, devlet kurumlarının ve görevlilerinin bile teröre boyun eğ­dikleri yerlerde Aydınlık ayakta kalmıştır. Terör çetelerini birer birer halkın önüne çıkararak teşhir eden Aydınlık, ülkemizin birliği ve iç barışı için yap­tığı hizmetleriyle unutulmayacak izler bırakmıştır. Nitekim, Aydınlık’ın ya­yınları, MHP ve Apocular hakkında açılan soruşturmalara rehber olmuştur... Atatürk posterini 40 bin adet bastırarak dağıtan tek parti TİKP’tir... Devleti yıkma iddiasına en açık cevap: Yaşasın Türkiye sloganımızdır. Mil­li bayrağımız bütün yürüyüşlerimizin başında dalgalandı. TÎKP milli savun­mayı güçlendirmeyi merkezi görev kabul etmiştir. Milli güvenlik dersleri­ni destekleyen tek parti TİKP olmuştur. Sıkıyönetimi terör odaklarına karşı destekledik. NATO’yu Sovyet tehdidine karşı önemli bir etken olarak değer­lendirdik. Yalnız Türk Silahlı Kuvvetlerinin değil, Batı Avrupa ordusunun da güçlenmesinden yanayız.
12 Eylül cuntasının olgunlaştığı koşullarda TİKP’liler, ABD’nin Türkiye’yi is­tikrarsızlığa sokacak, Sovyetler Birliği’nin elini güçlendirecek bir askeri dar­be girişiminde bulunmayacağı kanısındaydı. Darbe gerçekleştiğinde ise bu­nun Türkiye’yi istikrarsızlığa sürükleyen sahte solcuların ve MHP’nin kö­rüklediği teröre dur demek amacıyla yapıldığı, Sovyetler Birliği karşısın­da ulusal güçlerin temsilcisi olması dolayısıyla ordunun hedef alınmaması gerektiği sonucuna vardılar. Kendi ifadeleriyle cuntaya eleştiriler Sovyetler karşısında ülkenin elini zayıflattığı gerekçesiyle parlamento ve demokrasiye karşı girişimleriyle sınırlanmalıydı. “Anarşi” ve “teröre” son verecek darbeye karşı olmak söz konusu değildi. İlginç olan, TİKP’in düşman gördüğü, tam zıt yaklaşımlara sahip olduğunu düşündüğü TKP’nin de 12 Eylül cuntasına karşı aynı tutumu takınmış olmasıydı. Üstelik Sovyetler Birliği de, ABD’nin desteğiyle gerçekleşmiş darbeye karşı çıkmamış, tersine desteklemişti.
Reklam
TlKP’lilere karşı ilk cinayet suçlaması Halkın Kurtuluşu’ndan geldi. Hal­ kın Kurtuluşçulan, 30 Temmuz 1978’de Adana’da Oktay Çiğdemal ve Fay­sal Kelleci’nin TİKP’liler tarafından satır ve bıçaklarla öldürüldüğünü ileri sürdü. Dergilerinde TİKP’i “sol maskeli provokatör” ve “karşıdevrimci ha­ reket” olarak nitelediler. Bir sonraki cinayet iddiası
Hafızalar geçmişi yalnızca keyfince yeniden kurmakla kalmıyor, olayları da başkalaştırıyor.
Sayfa 13 - ÖnsözKitabı okudu
432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
32 günde okudu
“(...) Oysa biliyoruz ki insan için tek başına bir hücrede, sevgilisinin koynunda ya da narkoz altında geçirdiği aynı süreler birbirinden farklı zaman algısına yol açar. O halde saate bakıp herkesin içinden geçtiği bir tek zaman olduğunu varsaymak mânâsızdır. Zîra kendi koşulları içinde her hayat kendi zamanını yaşamaktadır. (...)” (Başar
1970'lerde Türkiye Solu
1970'lerde Türkiye SoluVehbi Ersan · İletişim Yayıncılık · 201425 okunma
432 syf.
9/10 puan verdi
dönemin sol parti ve örgütlerini ayrıntılı biçimde inceleyen gayet başarılı bir kaynak. yazarı vehbi ersan. iletişim yayınlarından çıkmış. objektif bir üslupla ve bol bol örgütlerin kendi yayınlarından alıntılar kullanılarak yazılmış. söz konusu dönemi çok merak ettiğim için 2-3 günde okudum. toplam 430 sayfa ama meraklısı için su gibi gidiyor. tkp, dev yol, kurtuluş, tdkp, tkp ml ve diğer irili ufaklı parti ve örgütler incelenmiş. fakat yazarın gençliğinde mensubu olması ve özel niteliğinden dolayı dev-sol en hacimli yeri işgal etmiş. özel bir nitelik dedim gerçekten de öyle. peki nedir bunlar? dev-yol gibi dönem solunun en bilinen örgütünden kopması, 1977 1 mayıs'ından sonra yaşanan solun kitlesel geri çekiliş döneminde kurulması(1978) ve dhkp-c adıyla bugün hala ayakta olması gibi. bugün hala varlığını sürdürebilmesinin sebebi biraz da tarihinde gizli. bu örgüt kurulduktan kısa bir süre sonra ülke sıkıyönetim dönemine girdi. bu koşullarda varlığını duyurabilmek durumundaydı. sonrasında da darbe gerçekleşti. ki esas özelliği darbeye karşı verdiği mücadele. özellikle hapishanelerde işkence ve tek tipleştirmeye karşı yürüttüğü direniş bu örgüte sol çevrelerden sempatiyi oldukça arttırdı, büyüttü. zaten yazar da bu özel durumundan dolayı bir tek dev sol'un 70'ler sonrasındaki serüvenini anlatmış. kesinlikle tavsiye ediyorum.
1970'lerde Türkiye Solu
1970'lerde Türkiye SoluVehbi Ersan · İletişim Yayıncılık · 201425 okunma
Geri16
70 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.