Bo gazetede yazdı diye bir şey değişmemişti, ama filozofun dediğini söyledi, onunla aynı fikirde olamayanları ikna etmek için değil, onunla aynı fikirde olanlar yalnız olmadıklarını bilsinler diye yazmıştı.
Klara bir tıpaya benziyor, ne kadar dibe itersen o kadar yükseğe fırlıyor yeniden, dedi Anton. Klara kasırgaya yakalanmış bir palmiye, yere kadar bükülüyor ama kasırga dinince yeniden doğruluyor, dedi.
Birisiyle ya da bir olguya karşılaştığımda şaşırtıcı bir biçimde güçlü bir tepki verdiğimde bunun açıklamasının muhtemelen diğer kişide ya da olguda değil bende olduğunu hatırlamalıyım diye düşündüm.
Hayatımızın akışında önemli bir rol üstlenecek, yönümüzü değiştirecek seçimleri etkileyecek ya da belirleyecek insanlarla yollarımızın tesadüf eseri kesiştiğini düşünmek ne garip. Belki de tesadüf değildir. Karşımızdaki insanın, bilinçli ya da bilinçsiz gitmek istediğimiz yöne bizi itekleyeceğini seziyor olabilir miyiz? Belki davete icap etme sebebimiz budur.
Çemberin dışında olmak insanı becerikli kılar. Kayıplar insana beceri kazandırır. Parasızlık beceri kazandırır, vergi memurlarıyla başını derde sokmak beceri kazandırır, ezilmek beceri kazandırır. Şansınız yaver gidip işler bir şekilde yoluna girerse tepeden tırnağa sefalet içindeyken hangi türden beceriler edindiğinizi unutmamalısınız.
Çocukluğunun sokağı, dedi yine Tove Ditlevsen’den alıntı yaparak, sana nefreti, haşinliği ve boyun eğmezliği öğretti, en güçlü silahların bunlar, onları iyi kullanmayı öğrenmelisin.
Bir insan ölmeksizin ne kadar paramparça olabiliyorsa annemin o kadar paramparça olduğunu gördüm; o kadar mahvolmuştu ki pek az insan tekrar ayağa kalkmayı becerebilirdi. Annemin kendi hikâyesiyle yaşamak için verdiği mücadeleyi gördüm. Annemin, biz çocuklarına aktarmamak için acısını içine attığını gördüm. Annemin, gerçeklikten kaçarak, anılardan kaçarak alkole, edebiyata sığındığını gördüm. Annemin ayıkken uyuyamadığını, geceden, yataktan, kontrolü elden bırakmaktan korktuğunu gördüm.Annemin çalıştığını, çalıştığını, çalıştığını gördüm.
Annemin sürekli anlamaya uğraştığını gördüm.
Annemin özür dilediğini, senin değil benim suçum dediğini, tıpkı birilerinin onun utancını ortadan kaldırmasını beklediği gibi benim utancımı ortadan kaldırdığını gördüm. Annemin mücadele verdiğini, didindiğini, umut ettiğini ve vazgeçtiğini gördüm.
Anneannemle dedemi gördüm ve kendimi ikiyüzlü hissettim. Onların hiçbir şey olmamış gibi davrandıklarını gördüm ve ben de aynısını yaptım. Bundan utanç duyuyorum.
Annemin tarzı norm olmuştu ve başka bir şey bilmiyordum, normallik nedir bilmiyordum. Tam bir delilikti bu, yani bana normallik diye sunulan şey, buhran kaynaklı delilikti, ama henüz bilmiyordum.