Wayne Ellwood

Küreselleşmeyi Anlama Kılavuzu yazarı
Yazar
8.0/10
2 Kişi
6
Okunma
2
Beğeni
506
Görüntülenme

En Eski Wayne Ellwood Gönderileri

En Eski Wayne Ellwood kitaplarını, en eski Wayne Ellwood sözleri ve alıntılarını, en eski Wayne Ellwood yazarlarını, en eski Wayne Ellwood yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
135 syf.
6/10 puan verdi
Ağır Dil
Her ne kadar anlattığı konu insanı aydınlatacak seviyede bilgiler içerse de, küreselleşmenin ve bu yolda şirketlern insanlara ve dünyaya verdiği zarara vurduğu önemle okuyucunun dikkatini cekme amacıyla yazılmıs bir kitap olsa da kullandığı ağır ve okunması zor hukuki dil okurun kitaptan biraz uzaklaşmasına neden oluyor.
Küreselleşmeyi Anlama Kılavuzu
Küreselleşmeyi Anlama KılavuzuWayne Ellwood · Metis Yayıncılık · 20186 okunma
Küreselleşme, eski bir süreci tarif eden yeni bir sözcüktür. Aslen beş yüzyıl önce başlayan Avrupa sömürgecilik dönemiyle beraber küresel ekonominin bütünleşmeye başlaması. Ancak, bu süreç son çeyrek yüzyılda bilgisayar teknolojisindeki patlama, ticari engellerin kaldırılması ve çokuluslu şirketlerin politik ve ekonomik güçlerinin artmasıyla hız kazandı.
Reklam
1944'te Bretton Woods'da üzerinde anlaşılan sabit döviz kuru rejimi, dünyaya 25 yıl süren, istikrarlı sayılabilecek bir ekonomik büyüme sağladı. Ancak 1980'lerin başlarında İngiltere ve ABD'de serbest piyasa taraftarı köktenci hükümetlerin sahneye çıkışı ve daha sonra eski Sovyetler Birliği'nde kumanda ekonomisinin çökmesiyle durum değişti.
Eğer bir Üçüncü Dünya varsa, Birinci ve İkinci Dünya da olmalı. Bu terim Fransız nüfusbilimci Alfred Sauvy tarafından 1952'de ilk kez kullanıldığında kategoriler arasında açık bir farklılık vardı, ancak geçtiğimiz onyıl boyunca farklar bulanıklaştı. Fransızca tiers monde teriminden türetilen bu deyim, ilk olarak, tiers monde (yoksul ülkelerin dünyası) ile tiers état (Fransız Devrimi döneminin sıradan insanları) arasında bir paralellik kurmak için kullanıldı. Birinci Dünya, Kuzey Amerika ve Avrupa'dan oluşan Batı Bloku, İkinci Dünya ise Sovyetler'in önderliğindeki "Doğu Bloku idi. Bu iki grup ekonomik ve askeri gücün çoğuna sahipti ve aralarında "Soğuk Savaş diye adlandırılan gergin bir ideolojik çatışma sürüyordu. Afrika, Latin Amerika, Asya ve Pasifik'teki Üçüncü Dünya ülkeleri ise sömürge yönetiminden yeni kurtulmuşlardı ve Doğu ile Batı arasındaki gerginliğe bulaşmayıp kendi yollarını çizmeye çalışıyorlardı. Sovyetler Birliği'nin 1990'ların başında parçalanmasından beri Üçüncü Dünya teriminin anlamında da kullanımında azalma oldu Söz korusu ülkeler, artık çoğu yerde "gelişmekte olan ülkeler", Çoğunluğun Dünyası ya da kısaca Güney olarak anılıyor.
1930'lardaki Büyük Bunalım, Keynesçiliğin ve müdahaleci devletin doğumuna yol açtı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, galip devletle küresel ekonomi için bir dizi yeni kural belirlediler. Savaş sonrası dönemin mali yapısı, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması'nı (GATT) içeriyordu. Ancak, Üçüncü Dünya ulusları yüzyıllar süren sömürgecilikten kurtuldukça, bu kurumlar giderek statükoyu ayakta tutan temel direkleri olarak algılanmaya başlandı.
Keynes, politikacılara, ekonomik büyümeyi başlatacak fiskeyi vurmak için -hükümetin borçlanması gerekse bile- endişelenmemelerini salık veriyordu. Bunu yapmaya değerdi. Hükümetler ekonomiyi doğrudan uyararak talebi yeniden canlandırabilir ve girdabın yönünün tersine dönmesine yardımcı olabilirlerdi. İşletmeler kısa bir süre sonra, artan talebi karşılamak için üretimi artıracak yatırımlara başlayabilirlerdi. Bu da, cebinde daha fazla parası olan, daha fazla sayıda çalışan insan demekti. İstihdam arttıkça vergi gelirleri de artar ve nihayet hükümet, artık sağlıklı ve büyümekte olan ekonomiden elde ettiği artan vergi gelirleriyle borcunu ödeyebilirdi. Çaresizlik içindeki Batı hükümetleri, ekonomik durgunluğa çare olarak "Keynesçi" çözümü hızla benimsediler.
Reklam
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.