O kadar mutluyum ki, iyi insanlarla karşılaşmanın şükrü ile dolu içim.
Kötülük diken gibi olduğu için gözümüze batar, bu yüzdendir onu daha kolay fark edişimiz. Halbuki gözümüzü bu bakışla dolu yöneltirsek dünyaya, iyilik de kendini gösterir. Perde bizim gözümüzde, kaldıracak güç ise içimizdedir. İyilik zariftir, yumuşaktır, ipektir, belki bu yüzdendir fark edilişine bu sağırlık. William Blake, bir erkeğin ne kadar zarif ve temiz olabileceğini gösterircesine yazmış olmalı şiirlerini. O kadar iyi niyetli ki, kalbim yumuşadı okurken. Doğaya, insana, iyiliğe olan düşkünlüğü ve yaklaşımı, hepimizin örnek alması ve belki nasiplenmesi gereken bir düzeyde. Beyefendi ve hanımefendi insanlara bayılıyorum. Bu satırlar gerçek bir beyefendiye ait olabilir ancak.
Şu satırlardaki iyi yürekliliğe bakar mısınız? İnsanda sarılma isteği uyandırıyor:
"Başkasının derdini görürüm de,
Durabilir miyim dertlenmeden ben de.
Kederini görüp de başka birinin,
Teselli aramadan yapabilir miyim."
İngilizceden daha iyi anlamak isterdim. Kitapta şiirlerin hem özgün hâli hem tercümesi yer almakta. Eğer daha iyi anlayabiliyor olsaydım, teknik olarak da fark ettiğimden daha başarılı bir sanatta yazıldığını bilirdim. Çatpat İngilizcemle ancak kendime yetecek kadar takdir edebiliyorum. Kafiyeli, ahenkli ve bazen tekerlemevâri yazmış. Bu şiirlerin bir kısmı bestelenmiş olmalı. Çocuklara okumak için tabi (İngilizce bilenleri kastediyorum) oldukça ideal. Hemen ezberlerler.
Uzun uzun yazma devrim bitti sanırım. Artık ancak bu kadar üç beş satır. Bir gün Gulliver'in Gezileri ile sahaya ineceğim. Şimdilik bununla yetiniyorum. Sevgiler. :)