Müziğin en heyecan verici yanı kendin çalabilmektir. Duygularınızı en çok harekete geçiren, müziğe kendi katılımınızdır.
Böylece sanatçı ruhu asla kaybolmaz
Her topluluk liste yapmış zamanında, Goodreads'ın bolca var mesela. Bu da onlardan biri - en zor 100 kitap (200'lük versiyonu da var) En azından BBC ve benzeri medya kuruluşlarına göre daha evrensel. Biz de bu liste işine girsek diyorum bir ara (#39501741 iletisinde girdik:) - 1000 kitap kullanıcılarının okurken
Yani geceleri kendime alışıyorum, bazen o kadar uzun sürüyor ki. Sabah ilk iş kendimi belirsiz hissediyorum ama gece yarısına kadar yapman gereken her şeyi yapmışsın yani insanlarla tanışmak ve faturaları ödemek gibi her şeyi kastediyorum ve geceleri bu şeyler bitti çünkü o zamana kadar onlar hakkında yapabileceğin hiçbir şey yok, eğer yapılmadıysa, yani orada yalnızsın ve önemli olan şeyler var, bütün günün ardından bir şekilde olan her şeyi alıp tek başına gözden geçirebilirsin.
"Demek istediğim, geceye kadar kim olduğumdan asla emin olamıyorum..."
...
✍️
William Gaddis bu sıralar oldukça popüler olan "Amerikan Gotiği" adlı kitabın da yazarı aynı zamanda. Agape'ye Ağıt onun son romanı ve ölmeden hemen önce tamamlayabiliyor eserini. Kitabının başlangıç cümlesi olan "Hayır ama gördüğün gibi bunların hepsini anlatmam lazım çünkü ne kadar zaman kaldı bilmiyorum..." da buna kanıt niteliğindedir.
Mükemmel bir bilinç akışı örneği olan "Agape'ye Ağıt" yazarın kendi ölümüne adım adım yaklaşırken kendi kendiyle otomatik piyano gibi mekanik bir konudan kavgaya girişmesidir. Önceki eserlerinin aksine muhtemelen yaşamının son devresinde olduğu için savunduğu konular artık boşuna gelir yine de ölümünü hissedip vasiyet olarak da adlandırılabilecek eserini bize tamamlayarak bırakır. Vasiyet dedim çünkü bir yazarın aynı zamanda son sözleridir Agape'ye Ağıt.
Kitabı okurken bu ön bilgileri bilmiyorsanız veyahut kitabın önsözüne hiç göz atmadıysanız oldukça sıkılabilirsiniz. Çünkü cümleler tekniğe uygun oldukça uzun ve bağlamlarda bazen birbirinden kopuk. Nedenini bilmediğiniz bu durumun sizi sıkmaması için benim yukarıda yazdıklarımı dikkate almadıysanız bile özellikle önsözü es geçmemenizi tavsiye ederim. Kitapta sanatçı ve felsefecilere oldukça gönderme var Ulysses gibi ilerlediğini düşünebilirsiniz birkaç sayfanın.
Aynı zamanda kültürel, medyatik, mekanikleşme gibi konularda eleştirilerini de okuyacaksınız yazarın.
Kısacık ama dolu dolu bir kitap okurken zorlanmadım desem yalan olur ama yazarın çırpınışları içimi acıttı kitabı bitirip kapağını kapattığımda iyi ki okumuşum hissi verdi...
William Gaddis, tesadüf eseri tanıştığım bir yazar olsa da keşfettiğim için heyecanlandığım az sayıdaki yazarlardan biri oldu benim için. Öncelikle yetkililere neden sadece bir kitabının çevrildiğini sormak istiyorum, lütfen tüm kitapları dilimize kazandırılsın ki okudukça kıymetini bilelim. Agapeye Ağıt, yazarın romancı kimliğini çok da yansıtan bir kitap değil açıkçası. Daha çok gelişen ve değişen dünyanın etkileri üzerine bolca eleştiri yapan bir karakterin (yazarın ketumluğu ve haklılığını tamamen yansıtan bir karakter bu) düşüncelerini okurken öyle çok farkındalık yükleniyor ki insana, böyle bir yazardan nasıl haberim olmamış diye hayıflanmaya başlanıyor kesinlikle. Yazarın zaten çevrilen tek kitabı bu olduğundan ve bir baş yapıt olduğunu düşündüğümden sepetinize atmayı unutmayın diyorum, bol okumalar diliyorum.
Willam Gaddis bu kitabı yazarken kanser onun bu dünyadan koparmak üzere idi.
Zaten yazar bu kitaptan sonra çok da uzun süre tutunamadı bu hayata. Göçtü gitti.
Bu kitabın kahramanı da yazar gibi kanser yüzünden son günlerini yaşayan ve inceleme eserini ölmeden bitirmek isteyen bir başka yazar.
Bu kitabı bir vasiyet olarak okuyun. Ve yazara ciddi ciddi kulak verin çünkü bu kitap yazılırken onun kaybedecek hiçbir şeyi yoktu.