Alaa ve Hussan'ın büyük ağabeyi Mohammed 2014 yılı Eylül ayı ortalarında Akdeniz üzerinden peşlerinden gelmeye çalışırken vefat etti. Sığınmacı yolcular küçük bir tekneye aktarılmaya direndiklerinden kaçakçılar kasten gemileriyle çarpmışlardı.
Alaa ve Hussan cesedinin bulunmasını bekliyorlar; vedalaşmak, helalleşmek istiyorlar. Bugüne kadar (Aralık 2014) ölülerden bir tanesi bile bulunabilmiş değil. Ciddi bir arama da yapılmıyor olsa gerek. Hint Okyanusu'na düşen bir uçağın Batılı yolcuları değil onlar. İllegal onlar, kendileri ve aileleri için daha iyi bir yaşam uğruna yasaları ihlal eden, pasaportsuz, kimliksiz, adlarını kimsenin bilmediği sığınmacı insanlar.
Kadın intihar eylemcilerine daha önce Sri Lanka'da Tamil Kaplanları başvurdu,PKK ve Çeçenistan'daki cihatçılar da öyle.Bütün bu örgütler,sadece en zayıf oldukları anlarda buna başvurdu.
Boko Haram ise intihar eylemlerine,en büyük başarıları elde ettiği dönemde başladı.Bu arada ellerindeki hiçbir silah,kaçırılan kız çocuklarının öldürdüğünden daha fazla insanın ölümüne sebep olmuyor. Yalnızca Yola'da Aralık 2015'te bu tür saldırılarda yüzü aşkın insan hayatını kaybetti.Şüpheci,asabi milisler tarafından vurulma korkusundan bugün bölgedeki birçok genç kadın giyim tarzını değiştiriyor,elbiselerini kısaltıyor.Kimisi de tesettürlerini,kontrol noktalarında şüpheye sebep vermeyecek şekilde daha ince gömleklerle kombine ediyorlar.
Ordu,kaçırılmış kadınların tek tük grupları,ülkenin güneyine götürüp,onları "normalleştirme kampları" adındaki yerlerde tutuyor.Bu kamplarda birinci dereceden akrabaların dahi ziyaretlerine izin verilmiyor.Kadınlar bu kamplarda "normalleştirilmiyor".Kadınlar sorgulanıyor,tehdit ediliyor ve hatta dövülüyor.Aldığımız bilgiler bu yönde.Bu kadınlar hiç de özgürlüğüne kavuşmuş değil.Sadece gardiyanları değişti.Boko Haram, yağma seferlerinde her hafta yeni kadın ve çocukları kaçırmaya devam ediyor. Bu kitabın sonu bir son değil.Çünkü tam şu anda,hiçbir haritada yer almayan küçük bir köyde,her şey yeni baştan tekrarlanıyor.