Tanrı'nın cemali varlıklara güzelliğini yansıtır, her varlık bir biçimde Tanrı'nın aynası haline gelir. Aşıkların beğendiği güzellikler Tanrı cemalinden gelen ışığın yansımasıdır.
"Sen neredeysen, ben de oradayım. Uzaklarda olduğumu sanma. Aşkında kararlı ol. Dünyada Kabe gibi muhterem ol. Benim mahremim olmak istersen, yabancıyla konuşma. Ne kimsenin yari ol ne dert ortağı ol. Güzellik bahçesinin bahçıvanıyım ben. Tahammül et, daha zamanı var. Aşkımın sevdası ne kadar baskın çıksa da senin için hayalim gibi iyi bir arkadaş bulamazsın. Tanıdıklarından uzak dur, hayalimi çıkarma hatırından, aşkımın nuru yüzünden görünsün."
...bir pervane geldi mumun ışığına. Işığın etrafında döndü döndü, sonra kendini alevlerin içine atıp can verdi. Bunun üzerine pervaneye seslendi Züleyha:
"Ey aşk sarhoşu, muhabbet meclisinin ateşperesti! Mumun ateşine tahammül edersin. Aşk ateşiyle birleştin, kolun kanadın kırıldı, ateşte yandı. Karşılığında yücelikler âleminin
zevkine ulaştın. Vuslat ateşine düştün, nur oldun. Halil gibi ateşe düştün, canını attın, nurlar âlemine düştün. Kül ettin, ateşe verdin her şeyini. Dünya ile alakan kalmadı. Me'va
Cennetinde kendine barınak yaptın. Dünyanın gamından kurtuldun; yok artık dünyaya iltifatın. Yazıklar olsun bana! Hâlâ aşk hayranıyım. Hicran gamıyla avare dolaşmaktayım. Tanrı duamı kabul ederse, yok olmak isterim. Aşkımın eksikliği mi buna engel oldu? Talih güneşi üstüme doğmuyor. Ne olurdu sanki ben de pervane olsaydım, yokluk ikliminde vuslata erseydim!"