Yakup Kahraman

Türkiye’de Modern Bilincin Oluşumu author
Author
5.7/10
3 People
8
Reads
0
Likes
430
Views

Yakup Kahraman Quotes

You can find Yakup Kahraman quotes, Yakup Kahraman book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"...Kemalizm,ibadetler dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştir."(Falih Rifki Atay,Cankaya IV)
Sayfa 230 - İbadet reformu! yaparak ortaya ibadet de bırakmamıştır.Kitabı okudu
Deneyim doğayı yöntemli bir biçimde sorgulamak demektir. Bu yöntemli sorgulama biçiminin ise matematik diliyle yapıldığı görülmektedir.
Sayfa 62 - Tezkire yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Doğayı merkeze alan aydınlanma, doğaüstü hiçbir şeyi kabul etmek istemez. Buna göre doğanın ve aklın dışında olup da geçerli olan hiçbir inanç yoktur. Böylece vahiy ve iman kavramlarının gücü zayıflayarak yerini akıl, bilgi ve bilime bırakmıştır. Yani mitosun yerine İogosun hakim olduğu yeni bir paradigma ortaya çıkmıştır. Bu düşüncede insanlara kaderlerini belirleme olanağı veren yeni bir ahlak anlayışının dayanakları da yine doğada keşfedilebilir. Deizmin temelini gördüğümüz bu dayanaklar, natüralist bir mantığın neticesidir. Bu yaklaşımın ortaya koyduğu temel anlayış ise, doğaya ve maddeye aşkınlığı reddedip imkânsızlığını belirterek, teolojide deizm ve doğal din yandaşı olma ve bundan hareketle doğal ve laik hukuku benimsemektir. Dini geleneğe karşı ortaya çıkan bu tavır, Rönesans ve Reformasyon ile izleri görülmüş olsa da, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa toplumsal yapısının belirgin özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır ve modernleşmenin en önemli sonuçlarından birisidir.
Cumhuriyet eliti medeniyeti evrensel kabul ettiği ve determinist bir gözle yaşam kurallarını yorumladığı için, tümel-tikel uyumu hakkında pek fikir yürütme ihtiyacı duymamaktadır. Bunun yanı sıra oluşan medeniyetin tarihsel süreci üzerinde de durulmamaktadır. Modern bilincin ilerlemeci anlayışının tezahürü olarak medeniyetin düzenli bir şekilde geliştiği varsayımı ile hareket eden siyaset adamı ve düşünürler, bu medeniyetin tarihsel sürecini öğrenmek için geriye dönüp bakmanın bir mantığı olmadığını düşünmektedirler. Buna göre yeni dönem, bir önceki dönemin bütün özelliklerini de içermektedir. Bundan dolayı Batı medeniyetine ait unsurlar alınınca aynı seviyeye gelinecektir. Cumhuriyet elitinin bu tavrını eleştiren İdris Küçükömer'e göre Batılılaşma hareketlerini yürütenler, mülkiyet-sınıf meselelerini, iktidar ve sınıf ilişkilerini, bunun organik bağlantılarını dikkate almıyorlardı. Bundan dolayı bizdeki Batıcılar, Batı'daki yaşamın basit bir taklitçisi olarak kalıyordu. Ona göre tarihi, toplum dokusu kapitalist olan Batı'nın üstyapı kurumlarını, Türkiye toplumunun başka dokulu yapısına dikmeye, ona bağlamaya çalıştıkça Türkiye'nin tarihi toplum yapısı da Batı kurumlarını kabul edemeyecekti.!!! Dolayısıyla İdris Küçükömer'e göre Batılılaşma, Batı toplumuna girme “Civil Toplum” yaratma çabaları kökü dışarıda, yerli üretim düzeninden kopuk ya da onunla bir türlü tamamlaşamayan bir “kültür devrimi”dir.!?
Sayfa 218Kitabı okudu
Tanzimat dönemine kadar Osmanlı düşünürü için toplumsal derecelendirmeler, İslami referanslı ahlaki nitelikler bağlamında değerlendirilmektedir. Tanzimat döneminde ise, her ne kadar bilimsel içeriğe göre konumlandırmaların yapılması gerektiği söylemini düşünce çevrelerinde cılız olarak seslendirilmeye başlasa da, din ve ahlak referanslı içeriklendirme çabalarının devam ettiğini belirtmeliyiz. Bununla birlikte Tanzimat sonuna doğru referans merkezi değişmiş, ahlaki temeller üzerine değerlendirme yerine Avrupa-merkezli akıl, bilim ve teknik referanslı anlamlandırmalar oluşmaya başlamıştır. Şüphesiz bu fikrin oluşumu Osmanlı yazar ve siyaset adamlarının Avrupa ile etkileşimi sonucu bilim ve tekniğin yaşamı nasıl dönüştürdüğünü görmesi ile doğru orantılıdır. İlk bakışta bir taraftan İslami referanslı ahlaki ilkeler ve kadim Osmanlı siyaset geleneği diğer taraftan ise bilim ve teknolojideki ilerlemeler sayesinde dünya coğrafyasına hâkimiyet kurmuş olan Avrupa'nın ürün ve değerlerinin Tanzimat yazarlarını bir ikileme soktuğu izlenimi doğsa bile, böyle bir ikilemin olmadığını İslam ve Osmanlı “ethos”unun yazarlar için temel kaynak olarak kabul edildiğini görmekteyiz. Hatta yenileşmenin hızlandığı bu dönemde yaşam zeminini teşkil eden bu otorite kaynaklarına “bağlılığın arttığını” bile söyleyebiliriz. Bunun en önemli göstergesi ise, bu dönemde doğu kaynaklı eserlerin tercümesinde önemli bir artışın olmasıdır.
Sayfa 102Kitabı okudu
(Cumhuriyet ile)
Yaşam alışkanlıkları tümüyle terk edilememiş olsa da, teorik olarak eski kategorisinin içerisine giren her şey ile bağ koparılmak istenmiştir. Tasarımcı düşüncenin bir yansıması olarak ontolojik ve epistemolojik sınıflamalar ile bir durumdan diğer duruma geçişin mümkün olabileceği inancı ile hareket eden Cumhuriyet kurucuları için eski artık işleviz bir anlama sahiptir. Bu işlevsizliği en yüksek kurum olarak siyaset alanında gösteren Atatürk'e göre yeni Türkiye'nin eski Türkiye ile hiçbir alâkası yoktur. Osmanlı hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur.” Cumhuriyetin başlangıç döneminde önceden idealleştirilen Fatih ve Kanuni dönemine dönme çabası ortadan kalkmıştır. Tamamıyla kötü olarak değerlendirilen ve İslam'dan aldığı ruhla nizam-ı âlem için fetih ideolojisi ile varlığını devam ettiren Osmanlı dönemi, eski olanı ifade etmektedir ve o, modern bilince sahip elit için üzeri örtülecek bir nesneden başka bir şey değildir. Eski ile bağların koparılması “altın çağ”ın da başlangıcı olarak görülmektedir.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
44 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.