Çevirmen Devrim Çetin Güven, kitabın önsöz bölümünde Nagazaki’yi şöyle anlatıyor: “Atom bombası saldırısı daha ziyade Hiroşima ile özdeşleştirilmiş, Nagazaki Hiroşima’nın gölgesinde kalmıştır. Bunun nedeni Hiroşima’nın atom bombasının kullanıldığı ilk kent olması değil, 1950’lerin ortalarından itibaren nükleer silahlanma karşıtı protestoların uluslararası merkezine dönüşmüş olmasıdır. Bu niteliklerinden ötürü “Öfke Kenti” adı verilen Hiroşima’nın aksine, ilk Japon Hristiyanların kenti Nagazaki “Dualar Kenti” diye adlandırılmış. Dolayısıyla savaş sonrası söylem Nagazaki’yi, kendisine yaşatılan büyük ızdırabı, Hiroşima gibi siyasi bir öfkeyle dışa vuran değil, sabır, metanet ve tevekkül gibi manevi niteliklerini seferber ederek karşılaması gereken kutsal bir kent olarak kurmuştur.”
Kitaptaki öyküler Nagazaki şehrinde hem nükleer şiddetin, hem de Hristiyanlığı ilk kabul eden insanlara karşı kendi devletlerinin uyguladığı şiddetin toplumdaki etkileri baz alınarak oluşturulmuş. Karakterler kimi zaman Tanrı’nın varlığını, varsa eğer böyle bir yıkıma neden izin verdiğini ya da bunun bir sınav olup olmadığını, Hristiyan bir kentin yine Hristiyanlar tarafından nasıl bombalanabildiğini sorguluyor.