Bizler evreni, uzay ve burası şeklinde ikiye ayrılmış olarak düşünmeye yatkınız. Oysa bu, bir karıncanın dünyayı uzaydan ve karınca yuvasının içinden ibaret görmesi gibi bir şey.
Göklere meraklı ilk kadın, başını mağarasından çıkarıp ışık benekleriyle bezeli karanlığa baktigindan beri yerküre denen şu kaya parçasının sınırları ötesine gitmek için yanıp tutuşuyoruz. Tabii pahalıya patlamadigi sürece...
Bilim insanlarının tahminine göre bulut örtüsü oranındaki birkaç puanlık bir artış, önümüzdeki yüzyılda gerçekleşmesi beklenen ısınmayı tamamen telefi edebilir. Bunu yapay yoldan yaratmanın bir yolu, gelen ışığı bir miktar engellemek için uzaya büyük bir paravan göndermek. Günün birinde başınızı kaldırıp baktığınızda gökte dostça süzülerek sizi felaketten koruyan koyu bir leke görebilirsiniz. Gönül ister ki Dünya'ya bakan yüzünde şöyle yazsın: “TANRI AŞKINA İNSAN EVLADI, NASIL GÖZ YUMDUN BÖYLE BİR ŞEYİN YAŞANMASINA?!”
Grafen son derece ince ve dayanıklı bir tabaka oluşturmak üzere sıkıca bağlanmış karbon atomlarından oluşan tek bir moleküler katmandan meydana gelir. Neredeyse saydam ve hemen hemen hiçbir ağırlığı olmasa da çelikten iki yüz kat dayanıklı, hatat elmastan bile güçlü haliyle bilimin gözlemlediği en sağlam malzemedir. Prensipte bir fili bir kurşun kalemin üzerine çıkartıp, ucunu asla kırmadan ya da grafeni yırtmadan onun üzerine yerleştirebilirsiniz. Üstüne üstlük grafen bir de elektrik üretir. Bilim insanları şimdiden grafen levhaları üzerine molekül büyüklüğünde iletkenler oyabilmeyi başardı. Geleceğin bilgisayarları belki de bunlardan meydana gelecek.