Zeynep Ergun

Zeynep ErgunErkeğin Yittiği Yerde yazarı
Yazar
10.0/10
2 Kişi
6
Okunma
5
Beğeni
1.718
Görüntülenme

Hakkında

Zeynep Ergun Sosyal Bilimler Enstitüsü, İngiliz Dili ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Bölümü'nde öğretim üyesidir. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde 1988 yılında doktorasını aldı. 1978 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde lisans aldı. 1988 ve 1995 yılları arasında, yardımcı doçent olarak aynı kurumda çalıştı. 1997 yılında departmanı ve 2001 yılında tam profesör başkanı oldu.
Tam adı:
Prof. Dr. Zeynep Ergun
Unvan:
Akademisyen, Yazar

Okurlar

5 okur beğendi.
6 okur okudu.
2 okur okuyor.
24 okur okuyacak.

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Özellikle kadına yöneltilen vahşet erkekliğin nasıl bir çıkmazda olduğunu, şiddete dönüşen bir korkunun sefilliğin avucunda kıvrandığını kanıtlıyor. Neredeyse her gün yeni bir “töre” cinayeti işleniyor ülkemizde; kadının konumu, ezilişi ve sömürülüşü apaçık ortada. “Töre”nin temelindeki feodal erkek dizgesi kentsoylu toplumun ataerkil yapısıyla birleşmiş; bu yapının kadına karşı takındığı kıyıcı ve baskıcı şiddet aynı zamanda bir erkek histerisinin, korkusunun, psikozunun belirtisi. Kadının cinselliği, doğurganlığı, yaşama farklı bakışı erkeklerimizi “hasta” ediyor, bu sayrılık da geri tepip kadınları yok etmeye çalışıyor. Simone de Beauvoir’ın “kadın doğulmaz, olunur”, Julia Kristeva’nın “cins olmayan cins” düşünceleri erkekler için de geçerli aslında. Ama erkekler bu durumdan giderek patoloji haline gelen bir biçimde etkileniyor. Kurmacanın yeni duruma tepkisi çalışmamın temellerinden biri.
Sayfa 12 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Erkek metinleri genelde kadının sesini açıktan duyurmaz. Benimki bir kadın metni: Erkekleri susturmadım. Arada bir kimi kadınlara, Mary Shelley’ye, Virginia Woolf’a, Adrienne Rich’e, Gonca Özmen’e göz kırpmakla yetindim. Korkularıyla, angst’ıyla Sigmund Freud bu çözümlemenin arka planında ürkütücü bir baba olarak sürekli varlığını dayatmaya çalıştı. Haşin babaların kısık seslerini yadsımıyorum ama artık babalardan korkacak süreci aştığımızı umuyorum; en azından kendim o korkuyu geride bıraktım. Zaten babalar da tüm erkekler gibi hiç durmadan yitiriliyorlar, hüzün ve korkularının yükü altında çökmüş, kendi kendilerine yitiyorlar. Erkeğin yittiği yerdeyiz.
Sayfa 33 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Ben Lilith’i daha çok bir simge, toplumsal bilinçaltımızda varlığının yadsınamaz olduğunu düşündüğüm bir kadın imgesi olarak kullanıyorum. Ona daha sonraları, özellikle tek tanrılı dinlerin rahipleri ve ileri gelenleri tarafından yüklenen şiddet ve ölümle bağlantılı kurguları erkek dizgesinde bırakarak, Âdem’in altında yatmayı reddeden, “aynı maddeden yapıldıklarını” anımsatıp dizgeye başkaldıran yönüne yoğunlaşıyorum. Bu bağlamda “eşitlik” sözcüğünü bilinçli olarak kendi metnimin dışında bırakıyorum: Kanımca eşitlik istemek dizgeye uyum sağlamak ve dizgenin bir parçası olmaya çalışmaktan farklı değil. “Eşit” sözcüğü varlığını eşitsizliğe borçlu. Her eşitlik isteyen ardında eşit olmayan bir kitle bırakmak zorunda. Bu sistem içinde eşit olmayan, olamayan kitlelerin varlığı kaçınılmaz.
Sayfa 31 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Önemli olan üstünlüğümüzü kanıtlamak, sistemin içinde bir yer kapmak için birbirimize karşı yürütmekten hiç bıkmadığımız savaştır. Alt ve üst, aşağıdaki ve yukarıdaki, egemen ve sömürülen, öldüren ve öldürülen konumları öylesine içimize sinmiş, bu konumlarla öylesine özdeşleşmişiz ki artık ne için savaştığımızın da pek bir anlamı kalmadı. Önemli olan savaşın ve kavganın süregelmesini sağlamak. Erkekler ve onların düzenini içselleştirmiş kimi kadınlar bu sidik yarışının içinde bir adım önde olmak uğruna her türlü insanca ilkeyi gözardı etmeye hazır. Anlaşılan önemli olan başkalarına yukarıdan bakabildiğimiz, onların aşağılanmış varlığı üzerinden kendi varlığımızı kanıtlayabileceğimiz, var olduğumuzu kendimize kanıtlayabileceğimiz konumlara ulaşmak. Coleridge 18. yüzyıldan geleceğe bakarken safça, üzülerek kötü günlerin yaklaşmakta olduğunu söylüyor. Oysa kötü günleri tarihsel konumundan çok öncelere dayanan uzun bir zamandan beri giderek şiddetlenen bir tempoda yaşamaktayız.
Sayfa 19 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Yitirilmiş erkeğin “ben”ini de yitirmediğinin kanıtı ancak ötekinin ötekiliğinin korunmasıyla mümkün. Teselliye yalnızca kadını farklı, “boş” ve düşman olarak saptayarak ulaşılabiliyor. Kimi kadınlar sistemi sorgulamadan, sessiz kalarak, uyum sağlayarak sınırlı bir varoluş yakalayabiliyor. Bazıları sistemin içinde kendine yer yaratarak, erkek yaşamını, söylemini, duruşunu benimseyerek “onlardan” oluyor. Birçok kadınsa töre cinayeti, intihar, intihar süsü verilmiş cinayet, tecavüz, taciz, “mahalle baskısı” derken gerçekten “yok” haline getiriliyor. Bu arada yeryüzüne verilen zarar, yapılan saygısızlık cabası.
Sayfa 21 - Ağustos 2020 - Notos Kitap
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Resim