Yirminci yüzyılın ikinci yarısının önemli alim ve aydınlarındandır. Osmanlı ve İslam Tarihi sahalarında çalışmış, bir kısmını tamamlayamadığı eserleriyle ele aldığı dönemi okuyucuya bütün teferruatıyla yaşatmıştır. 29 Mayıs 1930'da Konya'da doğar. İlk, orta ve lise öğrenimi Konya'da yaptıktan sonra Ankara'ya giderek 1955 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirir. İlerleyen yıllarda İstanbul'a yerleşir. Dönemin önde gelen aydınlarıyla ortak bir muhit teşkil eder. Eserlerinden evvel sohbetleriyle tanınır. Osmanlı ve İslam tarihi hakkında geniş bilgisiyle, günlük siyasetimizin muhtelif gelişmelerini sağlam bir tarih muhakemesiyle değerlendirmesiyle, Osmanlı-Türk devlet telakkisi hakkındaki efsunkar tespitleriyle, çevresinde toplanan her zümreden münevverleri ve gençleri etkiler. Dündar Taşer ve Erol Güngör ile memleket meseleleri ve milli düşünce etrafında yaptığı sohbetleri, Dündar Taşer'in vefatını müteakip derler ve 1974 yılında Z. N. rumuzu ile fikir hayatımıza kazandırır. "Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi" adıyla yayınlanan bu eser Türk okuyucusunun büyük alakasını celp eder ve kısa zamanda altı baskısı yapılır. İslam Tarihi hakkında Filibeli Ahmet Hilmi'nin eserini ele alarak ve genişleterek yazdığı eser bugün halen aşılamamıştır. Diriliş dergisinde Z.N. rumuzuyla yazılmış makaleler neşreder. 1965'lerden 1976 yılına kadar 7000 cilde yakın Osmanlı tarihi kaynaklarını tetkik eden Ziya Nur büyük bir Osmanlı Tarihi yazmak istemektedir fakat talih müsaade etmez. 1976 yılında geçirdiği felç neticesinde konuşma ve yazma melekelerini kaybeder. Sözü geçen Osmanlı Tarihi yayınevimiz tarafından son haliyle neşredilmiştir. Ziya Nur Bey, tarihçiliğinin yanı sıra çağdaş Avrupa düşünce ve siyasetini yakından takip eden, güzel sanatlarda, bilhassa ressamlıkta kabiliyetli, şiir ve musikimize hayran bir mütefekkirdir. Evinde muhafaza ettiği yağlıboya tabloları bir sergi açacak evsafta ve çokluktadır. Ziya Nur Aksun 6 Eylül 2010 tarihinde İstanbul'da vefat etmiştir.
Sultan Hamîd, tahta çıkışının ertesi günü analığının elini öperek 'Siz annesizliğimi bana bir gün hissettirmediniz, nazarımda öz vâlidemden farkınız yoktur ve mevkiiniz Vâlide Sultan mevkiidir.'
Askerî vasıfları bakımından vazîfesever, çalışkan ve korku nedir bilmez müstesnâ kahraman olarak, askerliğin aradığı ölçülerin en yukarı seviyesinde yer almıştır.
Türkistan ile Osmanlı Türklüğü arasındaki bağ uzun yıllardır kopmuştur. Eğer ben, Osmanlı ordularının baş komutanı ve Dâmâd-ı Hazret-i Şehriyarî olarak gelir ve Türkistan'ın istiklâli dâvası uğruna orada ölürsem, bu köprüyü kurmuş oluruz.
Hammer'e dayanmadan yazılmış bir Osmanlı tarihi okumak istiyorsanız Merhum Ziya Nur Aksun ağabeyin 6 ciltlik Osmanlı Tarihini okumanızı öneririm. Türkiye'de Hammer'e yaslanmadan yazılmış tek kaynaktır.
Ciddi anlamda bakış açısını farklı bir boyuta taşıyan olaylara farklı bir perspektiften bakan, meseleleri incelerken basmakalıp yaklaşmayan ufuk açıcı bir eser. Kanuni’den sonra devletin duraklama ve çöküşe geçtiği yaklaşımına, doğrudan cevap verme ihtiyacı hissederek yazılmış bu kitap Kanuni’den sonraki 50 seneyi etraflıca inceliyor ve çeşitli sonuçlar çıkarıyor bunu yaparken de Devleti Âliye’nin zamanın emsalsizi olduğunuda gösteriyor. Halen bir Cihan İmparatorluğu olan Osmanlı’nın ve Osmanoğlulları’nın kudret ve kuvvetini okurken hayret, içerisinde kaldım.
Osmanlı devletinin Padişah-ı Ali Osmanın sultanlarını çok basit ama çok kaliteli anlatmış özellikle sultan Süleyman gibi bir dev Yavuz Sultan Selim gibi bir askeri dehayı daha detaylı anlatabilirdi
Dündar Taşer, Türk milletinin geçmiş ve gelecek sorunlarına milli bir pencereden bakan bir şahsiyet. Devlet adamı tanımı Dündar Bey için biçilmiş kaftan. Ona göre örf, adet, ananelerimiz bizi geçmişimize bağlayan kökler. Fakat kitabın yazıldığı dönem olan 1974 Türkiye’sinde bu köklerden koptuğumuz öze dönmemiz gerektiği vurgusu yapılıyor. Türk siyasetinde gelecek vizyonumuz için, Osmanlı devlet geleneklerine bağlı kalmamız ve buna uyduğumuz müddetçe Türk milletinin eski şaşalı döneceğini belirtiyor. Devletin gelenekleri, prensipleri var. Devlet adamının ise bu kurallar, gelenekler çizgisinin dışına çıkmaması gerektiği oldukça net ifade ediliyor. Ona göre devlet adamı olmak için; devletin içinde erimiş olmak, devlet varlığını, kendi varlığından üstün görmek gerek. Her şeyimizle, milli ve ölçülü olmak zorunluluğumuz var…
Bence gerek devlet yönetiminde olsun, gerek toplum hayatımızda olsun milli ve ölçülü olmak durumundayız. Köksüz ağaç ilk rüzgârda devrilip gider, oysa millet olarak köklerimiz bu topraklara en az 3000 yıldır sıkı sıkıya bağlıdır. Devlet kurmakta ve idare etmede en kadim milletlerden biriyiz. Güzel ve umutlu günler bize uzak değil. Yeter ki biz inanalım ve özümüze yönelelim. Bu kutlu günler için; Türklük bilinç ve şuurunu, İslam erdem ve ahlakını şiar edinmiş bütün Türk gençliği; kendisine milletini, ecdadını rehber edip yarının yollarına düşmelidir…