1961 yılında Ankara'da doğdu. Lise öğrenimi Ankara Atatürk Lisesinde tamamladı. Eğitimde Psikolojik Hizmetler ve Psikolojik Danışma - Rehberlik alanlarında Ankara Üniversitesinde lisans ve yüksek lisans, Hacettepe Üniversitesinde de doktora derecelerini almıştır. Yükseköğretim kurumlarında uzun yıllar öğretim üyeliği ve yöneticilik görevlerinde bulunmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı görevini yürütmüştür. Vakıf üniversitelerinde mütevelli heyeti başkanlığı ve üyeliği yapmıştır. Eğitim siyaseti alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında başkanlık ve üyelik, TUBİTAK-SOBAG Yürütme Kurulu Üyeliği, Satranç Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği, Voleybol Federasyonu Eğitim Kurulu Başkanlığı, PDR Derneği Yöneticiliği, köşe yazarlığı, uluslararası kuruluşlarda proje uzmanlığı görevlerini başarıyla yürütmüştür. Aynı zamanda Türk Zekâ Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, bilimsel dergi editörlüğü, Yunus Emre Enstitüsü Bilim Diplomasisi Kurul Üyeliği ve benzeri birçok görevde bulunmuştur. Çok sayıda resmi ve özel okulun modellenmesi ve kuruluşuna liderlik etmiştir. Rehberlik, davranış gözlemi, iletişim, öğrenme, mizaç konularında kitapları ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Bir çocuk her şeyiyle kendini ifade eder. Silgisiyle bile... Örneğin çocuğun silgisi eskiyorsa öğreniyor demektir. Üzerinde yazılar varsa belki de hayallerine defteri yetmemiştir. Silgi öylece gidip geliyorsa okula, sormak istediklerini sormaya çekiniyor olabilir. Hiçbiri olmuyor da silgiyi kemiriyorsa, muhtemelen ya tadını merak ediyordur ya da gerilimlerini silgiden çıkartıyordur. Silgiyi hep evde bırakıyor, yine de sorun olmuyorsa bence iyi ve güvenilir bir sıra arkadaşının yanındadır. Silgisinde delikler, kesikler varsa muhtemelen o ders gereğinden fazla sıkılmıştır... Silgi hep kayboluyorsa, o tamamen silginin şanındandır:) Silgiler kendi kendine kaybolur. Öyle olmasa boynumuza asarlar mıydı? :)
‘Başkasının sözüyle, bakışıyla, görüşüyle eksilmeyeceğini bil;tamamlanmak için de iltifata ihtiyacın olmadığını unutma. Aynada ne görürsen o, içindekinin yansımasıdır. Aklınla, kalbinle ve duruşunla güzelsen yaşam boyu çok güzelsin ve bunu asla kaybetmeyeceksin.’ Hocam kız çocukları gününde kaleme aldığınız değerli kelimeler hala zihnimde iyi ki varsınız. 🙏🏼
Çocukluk yapma!
Çocuk musun sen!
Çocuktan betersin!
Bu yaptığını çocuk yapmaz!
Fark ettiniz mi, çocuk kelimesini ne kadar olumsuz bir kavram halinde kullandınız?
Yaşayanların en kusursuzları belki de.
Oysa birçoğunuz çocukluğuna hasret. İmkan verseler dönmek için elinizden geleni yaparsınız.
Var mı çocukluk gibisi!
Bir ön yargıyı yıkarak
Ebeveynlerin çocuk yetiştirirken kullandığı dil kalıplarına değinmiş Ziya SELÇUK. Bazı noktalarda kendimi de eleştirdiğim oldu. Çocuğa ve çocukluğa bakış açısını değiştirmek için kaleme dökülenleri dikkatle okuyup anlamak lazm. Kullanılan cümleler, deyimler, imalar üzerinden ebeveyn ve çocuk arasında ki değişimin dönüşümün davetini sergiliyor. Okunmalı.
Hediye gibi bir hediye olmuş. 23 Nisan kutlu mutlu olsun.Sıcacık cümleleriyle çocukluğuma gittim .Yaptığım türlü yaramazlıklar tek tek gözümün önünden film şeridi gibi geçti.Değer vermek ve bu değeri hissettirmek.Çocukların okuyacağı kadar büyüklerinde okuması gereken harika bir eser olmuş.En güzel cümleleri toplayıp bir demet gibi sunmak isterdim Ziya öğretmenime.Tek tek yüreğimize dokunuyor dokunmaya da devam ediyor.Siz MEB in başına gelmiş en güzel şeysiniz Öğretmen Bakanım canii gonulden teşekkür ederim .
Dikkatimi çeken beni düşündüren güldüren bir kaç alıntıyida bırakmak isterim şuraya..
"BEN yerine sana üç harfli tek heceli bir kelime öneriyorum. BİZ!
Unutma.
Biz benden daha güçlüdür ve onu hiçbir güç alt edemez.."
"O ayaklar yok mu o ayaklar :))
Derse geç kalma davranışının seninle alakası yoktur. Bütün suçlu ayakların"
Bir bakandan daha fazlası.
"Selam ben Ziya Öğretmen.
Şimdi boyum tam bir metre doksan santimetre
Ama bir zamanlar sadece bir metreydi"