Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu

Yunus Emre yazarı
Yazar
10.0/10
2 Kişi
19
Okunma
8
Beğeni
1.444
Görüntülenme

Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Gönderileri

Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kitaplarını, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu sözleri ve alıntılarını, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu yazarlarını, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Medeniyetin teknik ve sıkıcı şartları içinde üzülen Avrupalı için, kavuklu, zemzemli, peçeli, nargileli, yani kendilerinin telakkisine uyan bir şekilde Müslüman kalan bir Türkiye, bir taraftan Avrupa'nın sağılacak ineği, öte taraftan daimi bir sinema, canlı bir müze, hoş bir mesiresi olarak kalmasın mı?
Bulunduğumuz sahne içinde bilgili, duvara çarparken, bilgisiz huzur içinde yaşamağa devam ediyor. A. Frans
Reklam
Kadri bilinmeyen ilahi ızdırap! Kendimizde iyi olan, hayata değer veren herşeyi, merhameti ve bütün iyilikleri ona borçluyuz. Deha, eğer ızdırabı güzelleştirmek san'atı değilse nedir? A. Frans
Ölümden ürküyoruz, çünkü zerreyi düşünüyoruz, kendimizi seviyoruz. Fakat boş bir düşünce ve manasız bir sevgi. Kendimizi sevmek bir nevi hayat düşmanlığı. Zira düşün ki zerreler için sönüş olmasaydı, daha açık söyliyeyim, taş devrinin iptiaisi, yahut orta devrin itikaf adamı ölümden uzak kalsaydı, senin insanlık namına mağrur olduğun bugünkü hayattan eser bulunur mu idi? O halde mezarlığı sevmek, hayatı sevmek ve onun gırizesini (tabii akışını) alkışlamaktır.
Hem sonra ölen kim? Sen, ben ve şurada gezinenler, kumların içinde oynıyan, hayattan bihaber şu çocuklar ve şu iki sevgili... Bunların hepsi kocaman bir kitlenin göze görünmeyen zerreleridir. Eğer sönüyorlarsa bu sönüş zerre olarak, yoksa kütle olarak değil. O halde, kaybolan bir şey yok. Bunu böyle düşündüğümüz gün mezarlıkları, şehirlerin ortasına, gözümüzün her zaman göreceği, adımlarımızın her zaman uğrayacağı köşelere kuracağız ve korkmadan, ürkmeden selvilerin altında dolaşacağız.
Bugün bir kaç arkadaş ile beraber Napolyon’un mezarını gezdik; altın kubbe altında uyuna inkılap kaplanını mezarını hüşu içinde dolaşmış olanlar arasında arka kapıdan çıkarken gözlerimiz eski top namlularına saplandı. Arkadaşlardan biri: -Cezayir’den getirilen Türk topları dedi. Baktım: Bir tarafında namlunun yapıldığı tarih, bir tarafında kısa bir mısra: "Zorlara dağlar dayanmaz" Paris'te Napolyon'un mezarı yanındaki bir demir parçasına kazılı olan bu Türk mısrası, dağlar devirmiş iradenin kıvrımları halinde gözlerimin önünde süzülürken, hafızam geçmiş asırları atladı, tarihin sararmış, delik deşik olmuş sahifelerini çevirdi ve nihayet dağları artık yıkamayan Türk iradesinin bitkin günlerine geldi; Üç kıt'aya meydan okuyan Türk zorunun, bir gün bu kıt'alardan birinin olgun "kafa"sı karşısında çöküşü manzarasına hüzün içinde daldı. Odama gelince bu manzarayı yaşattım. Türk elinin demire işlediği bu tek mısraın güzel kıvrımları tekrar canlandı. Geçmiş tarih hatıraları, Frenk ellerinde esir yatan Türk toplarının verdiği yas, yerini yeni bir ruh kuvvetine bırakıyor.
Geri110
106 öğeden 101 ile 106 arasındakiler gösteriliyor.