Zygmunt Bauman, 19 Ekim 1925'te Polonya Poznan'da doğdu. Sosyolog ve filozoftur. Postmodern felsefenin hem sosyoloji alanında uyarlanmasını hem de genel kuramsal düzeyde sağlıklı bir şekilde değerlendirmesini ortaya koyan yapıtlarıyla tanınmaktadır.
Zygmunt Bauman, II. Dünya Savaşı patlak verene kadar, Polonya-Poznan'da yaşamını sürdürmüştür. Daha sonra Sovyetler Birliği'ne taşındı ve savaşın ardından Varşova Üniversitesi'nde doktorasını yaparak Doçentlik sınavını verdi.1954'ten itibaren aynı üniversitede Sosyoloji dersleri verdi. 1968 yılında Polonya Komünist Partisi'nden ayrıldı. Aynı yıl, politik nedenlerden dolayı sosyoloji prefesörlük unvanını kaybetti. İsaril'e göç etmek zorunda kaldı. 1971 yılında Bauman, Büyük Brintanya'nın çağrısı üzerine, Leeds Üniversitesi'nde yeniden sosyoloji kürsüsüne sahip oldu. 1990'lara kadar orada çalışmalarını sürdürdü.
Zygmunt Bauman, 1980'li yıllardan itibaren, Modernizm ile Totaliterizm arasındaki bağlantılar üzerine hem kuramsal hem de sosyolojik incelemeleriyle öne çıktı. Özellikle Almanya'daki Nasyonalsosyalizm üzerinden Holocaust hakkındaki çözümlemeleri bu bağlamda önemli bir etki yaptı. Böylelikle, Modernizme içkin kavram ve kategorilerin Totaliterlikle doğrudan ya da dolaylı ilişkileri derinlikli olarak ve disiplinlerarası bir yöntemle ortaya konulmuş olundu.
Bauman, aynı zamanda postmodernizm hakkındaki çalışmalarıyla da önemli bir yer tutmaktadır. Siyasal, etik ya da genel olarak kuramsal düzlemde postmodernizmin değerlendirilmesini yapmış ve açık anlaşılır fakat derinlikli de olan metinleriyle postmodernizmin ne olup olmadığını, ne tür olanaklar sağladığını göstermeye ve netleştirmeye çalışmıştır
1989 yılında Amalfi Ödülünü ve 1998 yılında Theodor Adorno Ödülünü almıştır.
''Normal" toplum kutsiyeti kalmadığı için ya da günahkârlığı yüzünden, bencilliğin ve açgözlülüğün hüküm sürmesi yüzünden, manevi
değerler yerine maddi kaygıları geçirmesi, bireyin özgürlüğünü ayaklar altına alması, insanlar arasındaki mahremiyeti ve duygudaşlığı tahrip etmesi, insanlar arasında eşitsizliğe neden olması ve adaletsizliği şaha
kaldırması, zorlama düşmanlıkları ve rekabeti teşvik etmesi ve istemesi vb. yüzünden kınanır.''
Sayfa 116 - Ayrıntı Yayınları / İnceleme - Araştırma Dizisi - İstanbul, 1999
''Önyargı insanları, dış grubun amaçları söz konusu olduğunda, asla haklı
görülmeyecek araçların kendi davalarının yürütülmesinde kullanılmasını onaylamaya iter.''
Sayfa 74 - Ayrıntı Yayınları / İnceleme - Araştırma Dizisi - İstanbul, 1999
neden devletin o iyiliksever lütfunu sadece bireyin bedeninin korunması ile sınırlıyoruz ki ? insanın zihnine ve ruhuna verdiği hasar , bedensel kötülüklerden çok daha korkunç sonuçlar üretmez mi ?
kötü ideolojilerin yarattığı zararlı etki , gerek bireylerin gerekse toplumun uyuşturucu kullanarak yarattığı riskten çok daha tehlikelidir ..
Daha evvel Sosyal Düşünceler Tarihi ile ilgili bir öneri listesi paylaşmıştım, şuradan ulaşabilirsiniz: #28075493 Beklemediğim bir ilgi görmüştü. Toplumbilim ile ilgili de bir liste paylaşacağımı söylemiştim. Listeyi bulmam epey uzun sürdü. İlgililer için paylaşıyorum:
1)
Merhaba Arkadaşlar.
11. İzmir 1000 Kitap Buluşmasında bu ay "Modernite" konuşuyoruz. Kitabımızın arka kapak yazısıyla yaygın olarak “postmodernite”, daha az oranda da “geç modernite”, “yüksek modernite” veya “ileri modernite” gibi şekillerde isimlendirilen olguyu ele alacağız. Birey ve toplum ikileminde modernitenin etkilerine bakıp
GİRİŞ
Öncelikle kitabı okumayı düşünenler için birkaç tavsiyede bulunup daha sonra yazara ve kitaba dair fikirlerimi dile getireceğim. Eğer hiç “modernizm” konusu üzerine okuma yapmadıysanız ve sosyoloji ve felsefe konusunda bi birikiminiz olduğuna inanmıyorsanız yanlış kitaba bakıyorsunuz şu anda. Başlangıç kitabı olarak tavsiye edildiyse durum
Ben kendi Sosyolojik okuma geçmişimi ikiye ayırıyorum: Bauman öncesi ve Bauman sonrası...
Bauman öncesi dönemde akademik kavramlar arasına sıkışmış, gündelik deneyimlerle sosyolojinin savunduğu görüşleri bir türlü birleştiremiyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve bir yetersizlik duygusuna kapılıyordum. Sosyoloji disiplinine özel
İncelediğim eser kapitalist düzenin, öğretinin bireye, topluma dayattığı normları, tabuları hiçselleştirme, çürütme üstüne ele alınmıştır. Kitap aynı konu üzerinden 4 bölümden oluşmaktadır.
1.bölüm: eşitsizlik ilkesi ile başlayıp"Dünyanın hemen her yerinde eşitsizlik hızlı bir
şekilde büyüyor; zenginler, özellikle de çok zengin olanlar varlıklarına varlık katarken;fakirler, özellikle de çok fakir olanlar daha da fakirleşiyor. Elbette, bu görece bir durum; ama artan sayıdaki örnekte bir hayli kesin."
2.3.bölüm :Eşitsizlikten meydana gelen üst tüketim hiyerarşisi. Bu yolla medyanın statü ve ahlaki değerler üzerinden bireylerin psikososyal egoları tatmin edilerek, metalaştırılıp kullanılmaktadır." İnsana ayak uydurabilen, boyun eğen, daima itaat eden ve kullanıcının isteklerine asla karşı gelmeyen,
gittikçe "kullanıcının kankası" haline gelen ürünlerin
satışından elde edilen müthiş karlar ve "elektronik patlama yeni keşfedilip sömürüye açılan "bakir toprakların
tüm işaretlerini (ve sonu gelmez bakir toprak keşifletin reçetesini) taşıyor"
4.ve son bölüm:Eşitsizliğe karşı alınacak önlemler, bilinçli mücadele anlatılmaktadır.
Okumanızı tavsiye ederim