KEYFİYETSİZ ÇOĞUNLUK...
- "Maymunlar cenneti Bab-ı Âli'nin en mutena köşesinde, adinin beteri Müslüman geçinen bir ordu; yazarlar, şairler, romancılar, hikâyeciler, falan ve filân... Sadece Müslüman geçinenlere âit olmayan umumî hâl şudur: Burada biricik dâva ve mesele, bir götlük yer edinmek, cemiyete vermek değil, görünmek ve sebeplenmektir... "demek, şairlik, romancılık, yazarlık buymuş" diye de, onlara bakan, kendini onlara nisbet ederek, en küçük sermayeye malik değilken ortaya atılıyor, çığ gibi büyüyen bir ordu!.. Keyfiyetli azınlığın olmadığı yerde keyfiyetsiz çoğunluk ne hazin!.."
Sayfa 73 - 4.Levha, Hâdiselerin Mantığı -Leylâ ile Âdem- İBDA YayınlarıKitabı okudu
"Hava iyi olunca, Küllük denilen Eminefendi kahvesi toplantı yerimizdi. Şimdi Beyazıt meydanında oturulup bir çay içilebilecek tek yer olan caminin arkasındaki çınarlı kahveye kimseler rağbet etmezdi eskiden. Eminefendi kahvesine yalnız öğrenciler değil; ressamlar, yazarlar, şairler de gelirdi. Ankara'da olmadıkları zaman Orhan Veli, M. Cevdet ve Oktay Rifat ile orada buluşurduk. Orhan Veli'nin bacakları öyle ince ve öyle uzundu ki, alçak tahta iskemlesinin üstünde otururken, herkes gibi bacak bacak üstüne atmaz, bacaklarını birbirine dolardı. Abidin Dino'nunki kadar biçimli olan elini, delik deşik izlenimini veren yanağına koyar, bir türkü söylerdi ara sıra: Cihan da bilir benim sana yandığım, yandığım aman Ellerim koynumda garip kaldığım, kaldığım aman. Böylesi çatlak bir sesle bu kadar güzel türkü söyleyeni ömrümde duymadım."
Reklam
…“Şairler de yazarlar gibi ,kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar ama bugüne kadar ,onun kalbinin sırlarını anlayamadılar .Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar ;böyle olunca da onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar .”
"Şairler de yazarlar gibi, kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da, onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar."
Şairler de yazarlar gibi, kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da, onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar.
Muhteşem ressamlar, müzisyenler, şairler, konuşmacılar ve yazarlar bilinçaltı güçlerinin farkındadır ve bu yüzden kuvvetle dolup ilham almışlardır. Robert Louis Stevenson uyumadan önce, bilinçaltına o uyurken öyküler geliştirme görevini verirdi. Banka hesabı ne zaman boşalacak olsa, bilinçaltından ona iyi ve pazarlanabilir bir gerilim romans vermesini isterdi. Stevenson zihninin derinliklerindeki zekanın ona öykülerini aynen bir dizi gibi, bölüm bölüm verdiğini söylemiştir. Bu da bilinçaltınızın, bilincinizin bilmediği yüce ve bilgelik dolu şeyleri sizin vasıtanızla nasıl söyleyebileceğini göstermektedir.
Sayfa 109 - Diyojen YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
"Şairler de yazarlar gibi, kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da, onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar. "
Şairler de yazarlar gibi, kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da, onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar.
"Şairler de yazarlar gibi,kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar,onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da,onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar."
Nihal Atsız ve İzzettin Şadan arasında geçen ilginç olay
Marmara Kıraathanesi” anılarımdan: Biz, İzzettin Şadan’ın son yıllarına yetiştik. Başında miadı dolmuş bir fötr şapka, elinde bir baston, üstü başı orta halliydi. Onun da ikinci adresi Marmara Kıraathanesi idi. Mal sahibi Mustafa Bey, her şeyi para için yapmıyordu; mesela camın kenarına konulan masalarda oyun yoktu. Mükrimin Halil İnanç, Nuri
Reklam
GENÇ ŞAİRLERE ÖĞÜTLER
Bu çalışmanın değişik yerlerinde Joachim du Bellay, Nerval, Charles Baudelaire ve Mayakovski gibi dört önemli şair ve kuramcının genç şairlere öğütleri yer aldı. Onları bir araya toplamakta yarar var. Bunlara, Dağlarca'nın öğütlerini ve gerek şair, gerek şiir araştırmacısı olarak elli yıla yakın bir süre şiir üstüne çalıştığım için, kendi
Sayfa 633
"Şairler de yazarlar gibi,kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbini sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyütecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da onda zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar."
Sayfa 61 - Türkiye iş bankasıKitabı okudu
Şairler de yazarlar gibi, kadının gerçekliğini anlamaya çalışıyorlar, ama bugüne kadar, onun kalbinin sırlarını anlayamadılar. Çünkü ona sadece arzularının prizmasından bakıyorlar ve onu sadece vücudunun güzelliğine göre ya da nefretin o deforme eden büyutecinden bakıp değerlendiriyorlar; böyle olunca da, ondan zayıflıktan ve boyun eğişten başka bir şey göremiyorlar.