Dünya 1 yıl 365 gün 3 ay yaz 3 ay ilkbahar 3 ay sonbahar 3 ay kış… Her mevsim kendine özgündür. Yazın güneş, kışın kar meşhurdur. Kimi yağmur damlasında şifa olur, kimide sonbaharda dökülen yaprak olur.
Yönetici olan oydu, kadındı. Özel- likle Clay'in muhteşem suratındaki ifadeleri izlerken, onu okşarken gözlerinin yukarı doğru kaymasından bunu daha iyi anlayabiliyordu. Bu sırada Clay, Julia'nın avucunun içinde ileri geri gidip geliyordu. Julia boşta kalan elini süveterine sonra da sütyeninin kenarına daldırarak daha önce oraya
Sayfa 94
Reklam
Ev ahalisine benim Manisa'ya gitmem lazım dedim. Yarım saatin sonunda yazın gitmek üzere Samsun Tokat Amasya planı ile karara bağlandı mevzu.
Sosyal medya yüreğime ağır geliyor. Video izlemek için bir tane bıraktım onun dışında yok ama 1k bile ağır geliyor. O yüzden tuşlu telefona geçeceğim inşallah. Başka türlü nefis istiyor girelim bakalım, vicdanım diyor bana eziyet ediyorsun olmaz. Ben de o yüzden inşallah yazın tuşlu telefona geçeceğim. böylece yüreğime vicdanıma ağır gelen yükten kurtulacağım🌷
Yazın konuşalım ✍🏻
Herkesi babama benzetirdim.Ya da hiç kimse babama benzemezdi.Evimizde yapraklanan bir çınar ağacıydı.Gölgesi yazın serinlik, kışın sıcaklık verirdi.Yanımda olduğu zamanlar iki kat yaşardım…Yüreğimde karıncaların yürüdüğü bir yeni zamandı.Kim birazcık ona benziyorsa gizlice seviyordum.Bütün erkeklere mavilik veren bir gökyüzüydü. Bir gün gelmeyiverdi.Ben inanamadım.Sonraki günler de gelmedi.Ben bir çınarın her yaprağından defalarca düştüm.
Reklam
Fakat biz insanlar dünyanın her yerinde aydınlık aslında. İyiler vardı ve kötüler vardı ve bir de yazın ortasında yağmur tutulan.
Sayfa 150
Eslafınız zamanında Türk Ocak ve Yurtları Kürdistan kapılarına kadar gelmiş fakat henüz dahile nüfuz edememişlerdi. Sakarya zaferinden sonra Diyarbekir'li Ziya'nın, sizlere nazaran Ziya Gökalp'ın ocak ve teşkilatı bizzat meskat re'sini, vatan aslisini istilaya başladı. Kürdistan'ın büyük şehirlerinde Türk Ocak ve yurtları
Sayfa 25
Çocukların okudukları her öyküde kendi kopyalarını görmeleri gerektiğini söylemi­yorum. Ne de olsa kurmaca yazın, başka bir insanın yüreğini en ön sıradan izlemenizi sağ­larken erkek ya da kadın veya zırhlı bir ayı ol­manıza imkan tanır. Fakat her çocuğun ken­dini bir yerde bulabilmesi acil bir gereklilik. Dünya böylesine hızlı değişirken çocuk ede­biyatının da üzerinde yaşadığımız bu kaley­doskobik gezegenin dört bir köşesinden gelen yeni ve hiç olmadığı kadar çeşitli hikayelere ihtiyacı var. Bu değişim zaten başladı ama daha fazlası gerek; şimdiye dek kulak ver­mediğimiz yerlerden ve seslerden gelen yeni fikirler, yeni çareler, yeni şakalar ve yeni zen­ginlikler gerek. Çocuk edebiyatının evriminde başka bir dönemece geldik; yeni bir Altın Çağ'ın zamanı şimdi.
Sayfa 57 - Domingo
Hikayelerin gücüne hala -çoğu gün, çoğu zaman- inanıyorum. Aristoteles gibi ben de kurmaca yazının, soyut kuramsal dille cesur­ca ifade edilmesi mümkün olmayan doğruları hikayelerle anlatabileceğine inanıyorum. Alice Harikalar Diyarında kitabında öyle fikirler var ki onları özetlemek, yüz enstrümanın çal­dığı bir senfoninin bütün bölümlerini seslen­dirmeye çalışmaktan farksız çünkü kurmaca yazın indirgenmeye direnir. Kurmaca yazın dünyayı tek başına düzeltemez. Ama ben, iyi ya da önemli olduğu düşüncesiyle bir metnin harcına kattığınız her şeyi, bir başkasının o metinden çekip çıkarabileceği gerçeğinin paha biçilmez olduğuna hala inanıyorum. Elena Ferrante'nin"yakaladığı günlük deneyimleri hayal gücüyle birbirine bağlayan ve insan ah­valiyle ilgili temel sorularla aralarında bağlantı kuran bir balık ağı" olarak tanımladığı şey bu. Fakat artık, hayret verici teknolojik atılımla­rın insan hayatındaki eşitsizlikle buluştuğu günümüzde kurmaca yazının değerini koru­mak için yeni seslere ihtiyacımız var.
Sayfa 54 - Domingo
Reklam
Bir yanda ailesinden altı kişi öldürülmüş bir kadın, diğer yanda oğlunu işkence sonucunda kaybetmiş bir başka kadın. Farklı sosyal sınıflardan, farklı kültürlerin insanları olmalarına rağmen Galatasaray Lisesi'nin önünde bekleyen Cumartesi Anneleri gibi ortak bir acıyla buluşuyorlar. Galiba Erbil'in romanlarından bu denli etkilenmemizin nedeni burada yatıyor, insanın deli, şeytansı ve günahkâr olduğunu anlatırken, bizden hiçbir şey saklamıyor. Sonuçta bu açıklık tüm kirleri temizler berraklıkta parlıyor.
Sayfa 39 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
İlk cümlelerin önemli olduğunu söylüyor anlatıcı. Genç dostun da ilk cümlesi, "Böylece o hayata bir süre daha dayanma gücü elde ediyorum," olur. Burada doğrusu bu hayata bir süre daha dayanma gücü olacakken, bir insanın kendi hayatını "o hayat" diye dile getirmesi, aşırı yabancılaşmanın ipucunu veriyor.
Sayfa 38 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
Leyla Erbil'in yapıtlarını okurken hem bir akışa kapıldığımızı hissederiz hem de her sözcükte tökezleriz. Dili bozduğu yerlerde doğal olarak irkiliriz. Üç Başlı Ejderha'da her iki şekilde okunan bir yapıt, hem bir nefeste hem de her sözcükte durarak
Sayfa 38 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
Bu öykünün sonunda Don Kişot kızgın bile değildir, aldatılmış olduğunu düşünmez, hâlâ onun gözünde kurtardığı adamlar kurtarılmaya değerdir. Bölüm sadece Don Kişoť'un iyilik yaptığı insanlardan kötülük görmenin üzüntüsü içinde olduğunu söyleyerek biter.
Sayfa 30 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
Romanların gerçek dünyayı taklit etmesi yerine, gerçeklik romanslara özeniyordur Don Kişoť'un hayatında. Bir yandan da hayal dünyasının gerçek olduğunu savunmak uğruna savaş veriyordur. Uğruna ölmeye değer ideallerden uzak bir yaşam düşünemez. Etkisi altında kaldığı öykülerin hâlâ inanılacak yanları kaldığını ispatlamak ister sanki.
Sayfa 29 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
Resim