Kimselere birşeyler demek için değil, kendi susuzluğumuz, yangınlığimız için yazıyoruz
Neden yazıyoruz.
Bu cevaplanabilecek bir soru değil, birşey yazman için ya çok acı çekeceksin yada yüzüne bakacaksın ve yazacaksın. Acı çektiğim zamanlar yazdım, çok yazdım. Bundan 200 yıl önce yaşayan bir şair gerçekliğinde yazdım. Ve yazmanın gereği acı çekmenin bir sonu olmadığını gördüm, hem sadece acılarımı yazarak insanlara ne anlatabilirdim ki. Sustum, bazen bir dörtlüğü kafamda günlerce aylarca döndürdüm, ikinci dörtlüğü düşünmemek için birinci dörtlüğü hiç bitirmedim. Sonra güçlendim, yazacak kadar acım kalmadı. Bir şey keşfettim, 3 yıl kadar önce. Bir insana bakınca birşeyler mırıldandım ansızın "yaz ey dağ, ey taş, bir çift göz uğruna, yaz kalemim, yan kağıt, dökül mürekkep, bir çift göz uğruna" diye. Sonra fark ettim, insan kendisini nerede bulur bilemiyor, bulduğunda ise yazmadan duramıyor. Ben kendimi yani seni buldum.
Reklam
Yavaş yavaş bizlerde birşeyler yazıyoruz sadece zaman lazım ve tabikide huzur verici yerlerde kalmamız lazım
Neden mi gittikçe yalnızlaşiyoruz? Eskiden mektup yazardık, kişi belli adres belli. Şimdi sanal bir dünyada "paylaşım" yazıyoruz. Kim kimdir, kim gerçek, kim sahte bilmek mümkün değil. Aslında bir nevi kendimizle birşeyler "paylaşıyoruz".