Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
109 syf.
8/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Tezer Özlü - Ferit Edgü Mektupları
Ne güzeldir mektuplar... Henüz internet, telefon, mesajlaşma, haberleşme bu kadar yaygın ve kolay değilken, ne kıymetliydi bir arkadaşınla konuşabilmek, annenden, babandan bir kelam duyabilmek, sevdiğinden bir haber alabilmek. Sevdiğinden ya da bir arkadaşından gelen mektup nasıl mutlu ederdi kim bilir. Çağa, zamana tanıklık eder mektuplar, çağa
Her Şeyin Sonundayım
Her Şeyin SonundayımTezer Özlü · Alfa Yayıncılık · 20192,140 okunma
Emily Dickinson
I’m Nobody! Who are you? Are you – Nobody – too? Dizelerin sahibi şair 1886’da tam olarak bilinemeyen bir sebepten öldüğünde 55 yaşındaydı. 1800 şiir yazmıştı. Bunlardan yalnızca 10 tanesi kendisi hayattayken gazetelerde yayımlanmıştı. Yayımlanan az sayıdaki şiirinde de anonim kalmayı tercih etmiş, kendi ismini kullanmamıştı. Aslında bu kadar
Reklam
Min'el Aşk
Onüç Günün Mektupları'nın yazılış öyküsünü de kısaca anlatmalıyım. Cemal Süreya, ilk eşi Seniha Hanımdan ayrılmıştır. Bu ilk eşinden Ayçe adında bir de kızı vardır. 1967 yılı ilkbaharında İstanbul’da, Beyoğlu’nda, Çiçek Pazarında, Türk Edebiyatçılar Birliği Lokalinin açılış törenin­ de Cemal Süreya, Zuhal Akkanat’la karşılaşır. Zuhal Ha­nım,
212 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Benim için Dostoyevski okumak ancak “kırk fırın ekmek yedikten sonra” yapılacak bir işti. Çünkü o Dostoyevski yani, Rus edebiyatına yön vermiş, yeni bir ekol ortaya çıkarmış, ilk toplumsal Rus romanını yazmış, cenazesine -o dönemki şartlara göre büyük sayı- 30.000’den fazla insanın katıldığı dev şair, çevirmen, yazar Dostoyevski! Soracak olursanız
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · İletişim Yayınları · 201861,7bin okunma
SEVGİLİ Y... KONSERVE
Sevgili Y... Konserve, Belki Sayın Y... Konserve demem gerekirdi. Bir tüzel kişiliğe sevgili diye hitap etmek uygun görülmeyebilir. Ama bence sorun olmaz bu, olmamalı. İnsan yeri geldiğinde bir konserveyle ilişkisini türlü kurumsallıkların ötesine taşıyabilmeli, öyle değil mi? Sevgili Y... Konserve, belki inanmazsın ama ben bir roman
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Sevmek, yüreği güzel insanlara yakışıyor gerçekten. Kitabı okurken Sabahattin Ali'nin Aliye'si olmak istiyor insan. Sabahattin Ali'nin ailesine olan sevgisi, özlemi o kadar çok yansımış ki mektuplarına okurken hüzünlenmemek elde değil. Aliye'ciğim demesi, cici kızım demesi, hasretle gözlerinizden öperim demesi o kadar samimi ve sıcak ki bunu mektupları okurken hissedebiliyorsunuz. Evet ben aşka inanıyorum, sonsuz aşka, sevgiye inanıyorum. Yaşadığımız çağın sevgi anlayışına baş kaldırıyorum çünkü ben sevmelerin kadınıyım, sevmeye inanıyorum ve seviyorum... Biliyor musun, ilk mektuplarımda "Bana böyle şeyler yazma, sonra sana deli gibi âşık olurum," demiştim, oldum işte... Sana bugün çılgın gibi âşığım. Senden ayrı geçen bu günleri cehennemde imiş gibi geçiriyorum... İyi okumalar herkese..
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,3bin okunma
Reklam
160 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
"Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir."
Mektuplar Sabahattin Ali ve Aliye Hanım'ın evlenmeden öncesinde aşırı güzeldi ama evlendikten sonraki mektupları pek beğenmedim ki kitabın çoğu o evlilik sonrası mektuplar. Yani mektup olduğu için beğenmemiz için yazılan bir yazı değil sonuçta ama ben herkesin sevdiği kadar sevemedim açıkçası. Kötü değil tabi ki ama aman aman da bayıldığım bir kitap olmadı. Sabahattin Ali'nin yaşadığı sorunlar yüzünden evlilik sonrası mektuplarında çok aşk olmaması gayet normal ama aşk dolu bir kitap olduğunu düşünüyordum. Ama başlardaki mektuplara bayıldığımı söylemeden edemem. "Sonra öyle "Ben resimdeki gibi güzel değilim" diye yazma. Sen benim için her halinle güzelsin. Seni her halinle seveceğimden bir an bile şüphe etmeni istemem." "Düşün, dünyada yalnızlık kadar feci bir şey var mıdır? Tabii yalnızlıktan kafa yalnızlığını kastediyorum, yoksa dünya bir sürü kuru kalabalıkla dolu... Ama bizim manevi hayatımızda, maddi hayatımızda bize eş, arkadaş olabilecek insan ne kadar azdır.
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,3bin okunma
190 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Habertürk gazetesinde Muhsin KIZILKAYA tarafından kaleme alınan”Bir aşk, iki intihar,üç ölüm!” Yazısını okurken tanıştım Emile Ajar’la (Romian Gray). Onca yoksulluk varken yazarın en ses getiren eseriydi. Okuyup bitirdikten sonra bir şeyler yazmak için biraz bekledim. Kitap bende biraz karmaşık hisler bıraktı. Zaman zaman momo’nun hikayesi Şeker
Onca Yoksulluk Varken
Onca Yoksulluk VarkenRomain Gary (Emile Ajar) · Sel Yayıncılık · 20223,287 okunma
_Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir. _En derin dinsel önyargı kaynağı yoksulluk ve cehalettir. Savaşmamız gereken kötülük de budur. Din aldatmacasının gerçek
104 syf.
·
Puan vermedi
·
18 saatte okudu
John Berger
John Berger
Yazar ressam olunca başka yönleriyle yansıyor okura, sözel ve görsel güzellik olmuş.. Kitabın adı
Top Sende
Top Sende
'' adlı oyundan almış. oğlu Yves'e de sanatın renkleriyle harmanladığı dünyaya davet etmiş Oğlu da kendisi gibi ressam ve sanat anlayışını babası gibi geliştirmekte. Okudukça anladık Baba oğul ,Bergerlerin mektupları, paylaştıkları resimlerden oluşan keyifli sanatın kokusunu içinize çekerek okuduğunuz kıtap oluyor.. Bu hafta arka arkaya okuduğum üç farklı türdekı
John Berger
John Berger
kıtabı yazma ve sanatın içinden gecesinden öte, baba oğul paylaşımı sevgisini birbirine verdikleri güçten besleniyor, bunu bilerek okumak ayrı bir lezzet katıyor esere.. Bu görüşümü şu sözlerde destekliyor ne dersınız? “Babam evimizin samanlığında benim için bir atölye yapmadan çok önce orada pinpon masası vardı. Birlikte oynamayı çok severdik. Ben ergendim, o altmışlarındaydı. Aşağı yukarı denk oyunculardık; bazı günler ben kazanırdım, bazı günler de o. Ama maçın sonucunun bir önemi yoktu, bizi oynamaya sevk eden başka bir şeydi: Esas arzumuz şansı ne kadar zorlayabileceğimizi görmek ve alıp verme oyununu bir lütufa çevirmekti. Elbette nadiren böyle oluyordu ama ara sıra oluyordu ve o zamanlarda her şey yerli yerine oturuyordu. Ritim, hareket ve jestler, zamanlama, hepsi tek bir edimin birliğinde toplanıyordu.. Bir bakın sızıde saracak bu bağ buyurun efendim
Top Sende
Top SendeJohn Berger · Metis Yayınları · 202074 okunma
Reklam
102 syf.
·
Puan vermedi
·
32 saatte okudu
#Okudum #KitapYorum #SesimiziDuyun #SuzanKanoo #SoysalYayınGrubu #Mektup #102Sayfa
Sesimizi Duyun
Sesimizi DuyunSuzan Kanoo · SMS Yayınları · 20235 okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
Pek çok kitabını okudum @ozkanirman ‘ın . Siz okudunuz mu hiç bilmiyorum ama okuyanlar bilirler. #özkanirman kurgu insanı değil. Kendi hayatını anlatıyor yazdıklarında. Üstelik eğip bükmeden, olduğu gibi. Bir nevi “Öğüt olsun diye değil, hayat size öğütmesin diye bu söylediklerim.” diyerek kendi yaşamını iyi bir öğretmen gibi de sunuyor bize. Her
Arkası Yarın Mektuplar 1
Arkası Yarın Mektuplar 1Özkan İrman · Majör Yayınları · 201823 okunma
302 syf.
7/10 puan verdi
Yazma sürecinden bahsedilen kitapları severim. Bu açıdan güzeldi benim için. Yazarların birbirini etkilemesi konusu da ayrıca cazipti. Ama her ikisi de takip edemeyeceğim bir seviyeye gelmiş olabilir. Akış olarak değil bu bahsettiğim durum, kim ne yapıyor farkındaydım ama yine de fazla geniş bir alana yayılıp kontrolümden çıkmış hissettim. Parçaları tek başına ele alırsak çokça beğendim. H.C'nin anlattıkları, Aysona'nın hikayesi, Zühre'nin mektupları, sondaki armut hikayesi... Bunları özellikle çok sevdim. Sorun yaşadığım kısım ise parçaları birleştirme ve bunlar arasındaki bağları anlayabilmek oldu. Bu konuda yazarın zihnini yakalayamadım ya da benim alışık olduğum okumalarda kısmen tek bir koldan ilerleyen anlatılar bulunduğu için bu sefer biraz afalladım. Üç dört kitap edebilecek meseleler (sondaki firuze ve esen'den bahsetmiyorum) tek bir kitaba sıkıştırılmış gibi hissettim. Hatta içinde olduğum durumu bazen şuna da benzettim: Sofranın başında bir oyunla oyalanan çocuğun ağzına çaktırmadan yemek vermek. Roman yazmak biraz da böyle bir şey bence. Hatta çocuğa yedirmek istediğin bir yemek yoksa oyunlarla oyalayıp durduğun bir kitap pek de işe yaramaz gibi geliyor. Sırf bu yüzden kendimi asla bir roman yazabilecekmiş gibi hissetmiyorum. Bu kitapta olan şey ise çocuğun yemeğin farkına varmasıydı. Yemekten de oyundan da vazgeçmedi tabi. Hatta yemek yemenin onu rahatsız etmediğini de fark etti. Yemek benzetmesinden çıkacak olursam; tüm bu his parçalar arasındaki bağlantıyı kuramamamdan kaynaklanıyor. H.C. sık sık bahsetmiş bu bağlantıdan. O yüzden varlığına güveniyorum. Bende görecek göz, anlayacak kafa bulunmuyor olabilir.
Aysona
AysonaHüdayi Can · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 202014 okunma
153 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.