Akıllı adam her şeyden evvel ıstıraptan ve tacizden [harici sıkıntıdan] azâde olmak için çabalayacak, sessizliği ve boş vakti, dolayısıyla mümkün olan en az sayıda beklenmedik ve tehlikeli karşılaşma ile birlikte sakin, mütevazı bir hayatı arayacaktır; ve böylelikle sözüm ona hemcinsleriyle çok az bir ortak tecrübeyi paylaştıktan sonra, münzeviyane bir hayatı tercih edecektir, hatta eğer büyük bir ruha sahipse büsbütün yalnızlığı seçecektir.
Çünkü bir insan ne kadar kendi kendisine yeterse, başka insanlara o denli daha az gereksinim duyacaktır—haddizatında başka insanlar da ona o kadar az tahammül edebilecektir. Yüksek bir zihin düzeyinin bir insanı toplum dışına itebilmesinin nedeni budur. Doğrudur, eğer zihnin niteliği nicelikle telafi edilebilseydi, bu insanların büyük dünyasında bile yaşama zahmetine değerdi; fakat şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez.
Yazmak gerçekten çok keyifli. Fakat en zor tarafına daha gelmedim. En çok zanaat göstermem gereken kısmına.
Geçiş bölümüne.
Geçecek birşey de olmadığından daha da zor.
Burada dursam daha iyi olacak.
Yazarlığın üç zorluğu vardır; yayınlamaya değer herhangi bir şey yazmak, onu yayınlayacak dürüst adamlar bulmak ve mantıklı adamların onu okumasını sağlamak.
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
koyu bir karanlık ...
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya ...
Ey sevgili yalnızlık,
Senin günübirlik sokaklarında
Dopdolu bir öğle
Bir kuş serpintisini, ölümün
Canevine sürgün götürüyor.
Sana;
Mektup yazmak gerekliydi. Yazdım.
Türkçe yazmak kimsenin elinden gelmiyordu. Türk’ün gençleri, güzel sanarak, Farsça şiir söylemeye özeniyorlardı. Ben Türk olduğum için, Türkçe'nin üzerine gittim. Türkçe Divanım ile, tüm Türk yurtlarını bir ettim.