Yazmak, en acı sonudur yaşanmamışlıkların...
İnsan ağlamalı.Öyle makyajım bozulur korkusuyla, gözlerini hızlı hızlı silerek değil.Gereksiz erkekler ağlamaz düşüncesiyle herkesten saklanarak, kuytu köşelerde de değil.Bir sebep bile aramamalı buna.Oturmalı bir kentin meydanına; tam da iş çıkış saati, bütün kalabalığın gözleri üzerindeyken.Bir figândır koparmalı, bir seldir akıtmalı... İnsan gülmeli.Öyle dişlerimin çirkinliği görünür korkusuyla, elini ağzına siper ederek değil.Kadınım ben gülüyorum diye hafif sanmasınlar yada erkeğim ben öyle kahkahalarla gülmeyeyim tedirginliğiyle de değil.En güzel ilaçtır gülebilmek, evvela bunu bilmeli; sonra büyük bir parkta koklayıp bir çiçeği, patlatmalı bir kahkaha, öyle bir gülmeli ki yaş gelmeli gözlerden... İnsan sevmeli.Zorunda olduğu için değil, içinden geldiği için.Aldığı her nefeste düşünmeli sevdiğini.Bu mutlaka bir insan olacak değil ya belki de bir kediyi, bir ağacı yada bir hikayeyi... İnsan yazmalı.Ya ağlamalı insan ya gülmeli ya da sevmeli; olmuyorsa hiçbiri oturup yazmalı.Yoksa çıldırır insan, anlatmalı bir şekilde kendini.Dökmeli içini.Ne olduğunu yazmalı, ne olmak istediğini yazmalı, ne olacağını yazmalı.Kalemle değil, gönülle yazmalı... Dilerim yazmaya kalmadan anlatırsınız kendinizi.Ya ağlarsınız ya gülersiniz, en kötü ihtimal seversiniz ama dilerim yazmaya kalmazsınız.Zira yazmak, en acı sonudur yaşanmamışlıkların...