Hasılıkelam yaşadım ben kaybolduğum yıllar boyunca. Şimdi bana kaybolan yıllarım boyunca ne yaptığımı sorsanız, size yaşadığımdan fazlasını söylemek de boynumun borcu tabii. Yaşamaktan başka, yaşamak için gerekli şeyleri yapmanın da bir nevi haricinde, kitap okudum diyebilirim. Yokluğumda çok kitap okudum. Bir yazar olduğum için daha önce pek kitap okumuşluğum yoktu, nasıl derler, biz yazarlar yazardık. Yani yazarsanız yazarsınız değil mi, yazmak yerine okuyacak değilsiniz. Bu nedenle okumamış olduğum kitapları okumaya başladım. Artık bir şey yayınlamayacağım ve hatta söz vermiş olmasam da yazmayacağıma göre okuyabilirdim, vaktimi bu değerli uğraş ile değerli kılabilirdim. Okudum efendim, epeyce ve bolca okudum. Ve okudukça gördüm ki insan kendisinde gizliymiş. İnsanın sırrı kendisiymiş. İnsanın en değerli hazinesi denizler aşıp kaf dağının ardına bile dolansa,kendi evinin bahçesinde gömülü; insanın cenneti kendi kalbine doğrulttuğu gözlerindeymiş…
Huzur dünyada bir yerde değil, insanda bir halde imiş. Fizan’a gitsem neye yarar, kendime gelmedikten sonra. O zamanlar tabii artık Ulrich vardı. Neyse. Ben de döndüm.
Ama gelecek, mutlaka, ruh taşlaşmadıysa eğer, her günahın gömüldüğü derinlikten çıkacağı bir an gelir.
.
Bu yüzden ev neşesiz, tatsız, bunaltıcıydı ama havasında bu bunaltıya uymayan, şaşırtıcı bir yaşama inadı vardı. Mürşit bu inadı fazla ısrarlı, hatta gereksiz buluyordu. Gerçi yaşamayıp ne yapılacağını da bilmiyordu, bunu pek düşünmek
''Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret''
O Ses Sen Değilsin
Diyelim ki ne yazacağımızı bulduk; olayı, kahramanı zihnimizde tasarladık. Yazar olarak niyetimizi ne ölçüde açık edeceğimizi ne ölçüde saklayacağımızı kurguladık. Değineceğimiz meseleleri, kullanacağımız mekânları, kanatlandıracağımız imgeleri seçtik. Bir öykünün iç dinamiğini yani merkezini teşkil edecek sorun yumağını
Hem, bir kıza getirilen taze çiçekler sağ koltuk dururken asla bagaja konmaz. Bunu bilmiyorsa seni solduracaktır. (Syf. 17)
Birlikte adı konulmuş bir şey yaşadığınız insanları daima hatırlar, yaşadığınız şeyin adını bir türlü koymadıklarınızı ise asla unutmazsınız. (Syf. 20)
Bir insan kaç kez ölür ya da öldürülür? (Syf. 22)
Bir erkek, bir
TUZAKLARDA
harabe güller kaldı yaşadıklarımızdan
adını koydukları her şeyde ihanet vardı
düşler mi uzun günler mi diyorduk
kara gömlekler giydirilmiş gençliğimize
tarihten gömlekler biçiyorduk
nereden başlasam diye soruyor
yeniden yaşamaya hayatımı
önce anılar mı gelir
yoksa düşleri mi çocukluğumun.
nereden başlasam diye soruyor
yeniden yazmaya hayatımı
önce özlemler mi gelir
yoksa umutları mı gençliğimin.
aykırı sorular soruyor
kırılsın istemiyorum
yaşamak ve yazmak hayatı yeniden
önce bir yürek çarpıntısı
ardından hüzün getirir.
Sayfa 18 - Sarmal yayınevi Birinci Baskı 1996Kitabı okudu
İzin verin size edebiyatçılar, emektar kalem erbaplatı ve ucuz velüd yazarlar tarafından kullanılan kurnazca, ama melunca, bir o kadar da karlı ve başarılı olduğu söylenebilecek bir oyundan söz edeyim. Bunlar büyük bir başarıyla dönemin zevki selimi ve hakiki kültürü üzerinde oynayarak zariflerin zürefanın yularını ele geçirmeyi başarmışlardır. Böylelikle hepsi a tempo okumaya alıştırılmışlardır; bir başka söyleyişle, dolanıp durdukları kibar çevreler de sohbet konusu yapacak malzeme bulabilmek için hep aynı şeyi, yani en yeni ve en son çıkan kitapları okumaya şartlandırılmışlardır.
Kötü romanların ve Spindler, Bulwer, Eugene Sue gibi bir zamanlar meşhur olan yazarların kaleminden çıkma benzer ürünlerin hizmet ettiği gaye budur. Fakat sadece para için yazan ve bu yüzden sayıları asla azalmayan bilakis biteviye çoğalan fevkalade sıradan ve bayağı kimselerin en son eserlerini takip etmeyi büyük maharet addeden ya da buna kendini zorunlu hisseden bu tür bir okur kamuoyunun talihinden daha hazini nedir bilen var mı? Ve bu yüzden bütün çağların ve ülkelerin az sayıdaki en büyük, en seçkin kafalarının eserlerini sadece isimleriyle bilirler onlar.
günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
Acaba göz önünde olan şey kendi özündeki bir yıkımdan dolayı mı göz önünden kalkmaktadır?
Yoksa göz önünde bulunduğu dünyanın onu bayağılığıyla görünür olmaktan alıkoyacak kadar boğmasından mı?
Kendi hakikatinin ve kendisini çevreleyen dünyanın anlamının arayışı içerisinde olan birinin bir ipucu bulma umuduyla arayışı boyunca uğramadan edemeyeceği durakları mı?
"Editör Hanım, biliyorsunuz Eski Yunanlılar güzellik karşısında hüzünleniyorlardı ve bunu başarabildikleri için de tarihe geçtiler. Biz modern insanlar ise güzellik karşısında huzursuzluk, şaşkınlık, hatta kimi zaman da öfke duyuyoruz; tarih bizden söz etmeyecek.
Bizi bu güzel gezegende böylesine huzursuz, şaşkın ve öfkeli kılan şey, Eski
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir.
_Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.
_Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Zihin üzerine tekrar tekrar yazı yazılan bir tablete benzer. Derin derin düşünmeye zaman yoktur· ve okunan şeyler ancak derin düşünmeyle hazmedilebilir, nasıl ki aldıgımız gıdalar bizi yemekle değil sindirimle beslerse. Eğer bir kimse daha sonra üzerinde durup düşünmeksizin sürekli okursa okudukları kök salmaz. büyük bölümü itibariyle kaybolur.
Sayfa 62 - Say Yayınları / 2.Baskı İstanbul 2008Kitabı okudu