Yalçın Demir

Yalçın Demir
@ydyalcindemir
SAÜ-Türk Dili ve Edebiyatı
4 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Ey zavallı milletim dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz."
Sayfa 51 - İletişim
Reklam
İnsanın geçmişinden kaçabilmesi için, kendinden kaçabilmesi gerekiyor. Bunu da bilinçsizce gerçekleştirirse sürdürebilir. İnsan hayalinin ürünlerinde, daha çok kalabalıkların yüzyıllardır usanmadan desteklediği eserlerde, kahramanları geçmişin dumanlı yaşantılarına sürükleyen rastlantılar, karşılaşmalar birbirini izler. Bense yaşantılarımda tekrardan korkarım. Bu yüzden, yıllardan beri tanıdığım kişileri, hayatım boyunca, hayatımla birlikte sürüklemek isterim.
Sayfa 29
Hayatım boyunca tek bir düşünceye saplanmış kalmış, monoman insanların her türü hep dikkatimi çekmiştir, çünkü bir insan kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir; özellikle dünyaya sırt çevirmiş gibi gözüken bu tür insanlar, özel malzemeleriyle kendilerine karıncalar gibi tuhaf ve gerçekten bir defaya özgü küçük bir dünya modeli inşa ederler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Nerde kaldın ay bakışlı? Neden gittin inci dişli? Senin için hasta düştüm. Eller gezip dağlar aştım. Artık bana varmaz mısın? Derdime em vermez misin? Gel, benim ol çiçek yüzlüm! İpek saçlım, ışık gözlük!"
Reklam
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız
8.6/10 · 26,5bin okunma
99 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Düşüş
DüşüşAlbert Camus
8.1/10 · 14,9bin okunma
Çünkü doğruyu bilen tek kişi, sırrının üzerine yatan ölünün kendisiydi
Sayfa 64 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bir süre ve görünüşte yaşamım, hiçbir şey değişmemiş gibi sürüp gitti. Raylar üzerinde gidiyordum. Sanki bile bileymiş gibi övgüler çevremde iki kat artıyordu. Felaket tam da buradan geldi. Şu sözü anımsarsınız: "Tüm insanlar hakkınızda iyi konuştu mu, vay halinize!" Ah! Bu sözü söyleyen çok güzel söylemiş! Demek ki makine kaprisler, açıklanmaz duruşlar göstermeye başladı.
Ah, eski İstanbul! İçten içe kaynaşan hayatıyla, durmadan çarpışan ihtiraslarıyla, kin ve sevgileriyle, birdenbire coşan nefretleriyle, kaynayan sular gibi içten dönen ve derinleşen dolaplarıyla, daima kızdırılmış bir kaplan gibi atılmağa, parçalanmağa hazır ocaklarıyla, tekkeleriyle, esnafıyla, o kadar parça parça, dağınık göründüğü hâlde istediği gün, sokakta, çarşıda, meydanda birdenbire birleşen, acayip ve korkunç bir mahlûk gibi halka halka büyüyen, genişleyen, okyanuslar gibi homurdanan, önüne çıkan her şeyi yakıp yıkan, devirip altüst eden, kadını erkeğini tamamlayan halkıyla her türlü canlılığın üstünde canlı şehir.
Reklam
Bakın, burada kum tepesi adı verilen, solumuzdaki şu kül yığınına, sağımızdaki gri bende, ayaklarımızın altındaki kurşunî mor kumsala ve önümüzdeki donuk çamaşır suyu rengindeki denize, külrengi sularının yansıdığı engin gökyüzüne. Nemli bir cehennem, gerçekten! Yalnız yatay çizgiler var, hiçbir parıltı yok, uzay renksiz, yaşam ölü. Evrensel silinme, gözlere görünen hiçlik değil mi bu? İnsan yok, özellikle de insan yok! En sonunda ıssızlaşmış gezegen karşısında yalnızca siz ve ben!
Bebeklere özgü bir köy, siz öyle bulmuyor musunuz? Canlı renkleri hiç de eksik değil! Ama ben sizi canlı renkler için getirmedim buraya, aziz dostum. Herkes sizi, kadın başlıklarına, tahta kunduralara ve balıkların cila kokuları içinde tütün içtikleri süslü evlere hayran kılabilir. Bense, tersine, burada önemli olan şeyleri size gösterebilecek nadir kişilerden biriyim.
William Shakespeare-Julius Caesar, III.Perde 1.Sahne Sizler gibi olsam, yumuşatırdınız beni; Yalvarmasını bilsem, dinlerdim yalvaranları; Ama ben kutupyıldızı gibi oynamam yerimden, O yıldız ki bütün göklerde Eşi yoktur dayatıp yerinde durmakta. Bunca kıvılcımlar donatıyor gökyüzünü, Hepsi ateş alev, hepsi pırıl pırıl, Ama bir teki var yalnız hep yerli yerinde duran. Dünyamız da böyle: insan dolu dünya da; Hepsinin eti kemiği var, kanı var, canı var: Ama bir tek insan var benim bildiğim, Sarsılmaz, yerinden oynatılmaz, İşte o insan da benim.
Sayfa 54 - Caesar
Biz iki kardeş, bir tiyatronun dram aktörleri gibi sahneye yaklaştıkça, biraz daha boynumuza, gözyaşı ayarımıza çekidüzen verirdik. Kolay değil, biraz sonra büyük izleyicinin karşısına çıkacağız. Olur ki, rolümüzü iyi kesmezsek, eylül ayından sonra dışarıdayız...
Sayfa 17
Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelime ile birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Sayfa 151 - Turgut Özben
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.