"insan için hayattaki en bü­yük ihtirası, insanı yiyip bitirecek kadar güçlü olan ihtirası, sı­radan birine karşı duymayız, hatta belki sevgimize karşılık ve­rebilecek birine karşı asla. Keza, ordusunu seven bir komu­tan, topraklarını seven bir derebeyi, hepsi ihtirastan dem vu­rabilir.
Ve biz tıpkı bir l'on meurt en plein bonheur de ses malheurs passés* gibi gelecek mut­suzluklann yüzsuyu hürmetine, sahip olduğumuz mutluluğun parmaklarımızın arasından kaymasına izin veririz. (*) Jules Lefévre-Deumier'nin "Le Baleinier" şiirinden bir alıntı. (Fr.) Mutluluk içinde talihsizliklerle dolu geçmişinde ölür.
Reklam
Öyle gençtim ki, hepimizin gençken inandığı gibi, şansımı kendimin yaratacağına öyle emindim ki. Sanki arkamda şartlar ne olursa olsun beni herkesten çok sevdiğinden ve herkesten önce bana yardım edeceğinden emin olduğum ilahi bir güç var­dı. Hiçbir mucize benim başıma geldiği sürece gözümde olağa­nüstü değildi. Bu inanç bizi terk edince, bu dünyada diğerlerinin de bulunduğu bir yerde olduğumuzu ve gençliğin de bitti­ğini anlıyoruz.
lki trajedi arasındaki fark şuydu: ne adalete ne de intikama yer vardı oyunumuzda. Kalesi düşen kahraman bir generalin, düşmanın eline geçme­sin diye cephaneliği havaya uçurması gibi yok etmeliydi beni.
Ne gariptir ki insan kaybolan zamanın peşinden koşunca, onu tabiat icabı hep kuyruğundan yakalar. Bu genç kadınlar da, neye tamah ettilerse, onu hep tersinden yakaladılar, içbü­key bir aynadaki gibi.
Her dokunuşu, soğuk bir kış günü kızgın demire dokun­mak kadar acı vericiydi. Acının donma hissine mi yanma hissi­ne mi daha yakın olduğunu anlamak zordur.
Reklam
İnsanoğlunun sahtekarlığının bu yeni delili onu tam kalbin­den vurdu. - "Bana artık kim sadık kalabilir ki," diye düşün­dü, "o da beni aldatabildikten sonra? Bana yalan söylediği için mi yüzü öyle soluktu acaba?" - Evet, o zavallı adam yataklara düştü, hayal kırıklığının acısından.
Tecrübelerim bana öğretti ki, hayatta sıkı sıkıya tutunduğumuz şeyler önünde sonunda ya bizi mutsuz ediyor ya da bize tahakküm ediyor. Onun için ben Tanrı'ya bile sıkı sıkıya yapışmam. Ölmek üzere olduğum için üzülmeyin, yaşlandıkça anladım ki, ölmek aslında yaşamaktan daha comme il faut.* *Uygun
Aşk da işte böyle bir şey olmalı bizim için, hayatımızın tüm yollarında, bir ruhun, bir varlığın yakınlığı gibi varolmalı, gerçek doğamızı, mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu kendi­liğinden yansıtabilmeli ve bize her şeyin bir rüya olmadığı güvencesini verebilmeli. Benim için evliliğin anlamı da böyle bir şeydi - dün olanlar hakkında yarın konuşabileceğim bir kişiyle bir başka kişinin istikrarlı birlikteliği.
“ Don Juan’ın kurbanları bile, teker teker, darmadağın saçları ve çıplak göğüsleriyle Don Juan’a hakaretler yağdırmışken, zamanımın kadınları olsa bu baştan çıkarıcıyı yargılayacakları yerde azat ederlerdi.”
Sayfa 79 - İletişim Yayınları, 1. Baskı 2012, Pdf, Kindle Paperwhite 5 E-Kitap Okuyucu ile Okundu.
103 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.