Din ile teselli olan, Hakk Teâlâ'nın zikri ile huzurlu ve mutlu olan kişinin yedi kat gök ve yer ile muhalefeti kalmaz, her şeyle barışık olur.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerîfinde kelime-i tevhidin önemini şöyle ifâde buyurmuştur: "Yedi kat gök ve yedi kat yer terâzinin bir gözüne konsa, 'lâ ilâhe illallâh kelime-i tevhîdi de diğer gözüne konsaydı, kelime-i tevhîd hepsinden ağır gelirdi. " (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II, 169-170, 225, nr. 6583, 7101.)
ALLAH’ın Kudreti
Allah (c.c) her seye kâdirdir; her ne isterse yapmaya gücü yeter. O'nun mülkü sonsuzdur. O'nun için herhangi bir âcizlik ve noksanlık düşünülemez. O, dilediğini yapmıştır ve bundan sonra da diledigini yapar. Yedi kat gök ve yer, Kürsü ve Arş O'nun kudret elinde,kahrı, hükmü ve dilemesi altındadır. Mülkün gerçek sahibi O'dur; O'nun mülkünden başka bir mülk; O'nun saltanatından başka bir saltanat yoktur. O, zalimlerin ve kâfirlerin hakkında söylediği bütün şeylerden yüce ve uzaktır.
İslamcıların “bilim kaynağıdır” diye örnek verdikleri ayetler, değil bilimle,akılcılığın hiçbir şekliyle bağdaşamaz niteliktedir; bağdaşmak şöyle dursun, çoğu batıl inanışlara yer verir nitelikte şeylerdir. Birkaç örnekle yetinmek üzere, her şeyden önce Kur’an’ın evrenle ilgili hükümlerine şöyle bir göz atalım. Kur’an’da, çeşitli surelerde
Allahü Teâlâ buyurdu ki: "Ey Habibim! O vakittir, ümmetin için benden dileyesin". Hazret-i Resûl o saat el kaldırıp: "İlâhî! Bir avuç günahkar ümmetime sen rahmet ve mağfiret kıl" dedi. Hak Teâlâdan hitap geldi ki: "Ey Benim Habibim! Namaz kıldığın yer, Beytü'l-Makdis'tir. Bu gece, Mirâc gecesidir. Duâ eden sensin, âmin diyen yüz yirmi dört bin peygamberdir ve yedi kat gök ehlidir. Ben kerimim, ne sanırsın? Senin günahkâr ümmetin her an لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ diyeler, rahmet bulamayalar mı? İzzetim ve celâlim hakkı için rahmetim bunların bahşişidir ve dîdârım bunların hiľatidir (kaftanıdır)" dedi. "
Miraç Hadisesi-
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!” Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
Yüce Allah, o günde, Adem'in zürriyetinden kıyamete kadar meydana gelecek olanları huzurunda topladı. Onları yaratıp şekillendirdi, sonra da konuşturdu. Onlar da konuştular. Onlardan söz aldı ve verdikleri bu söze, yine onları kendilerine şâhit tutarak "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dedi. Allah: - 'Kıyâmet günü 'Biz bunu bilmiyorduk!' dememeniz için (vermiş olduğunuz bu sözünüze,) yedi kat gök ve yedi kat yer ile babanız Adem'i şâhit tutuyorum. Bilesiniz ki, Benden başka hiçbir ilah yoktur. Benden başka hiçbir Rab yoktur. Hiçbir şeyi Bana ortak koşmayın. Bana (verdiğiniz) bu ahdi ve sözü hatırlatarak uyarıcılık yapacak olan peygamberlerimi size göndereceğim ve kitabımı size indireceğim!' dedi. Onlar da: - 'Senin, bizim Rabbimiz ve ilahımız olduğuna şâhitlik ederiz. Bizim İçin Senden başka hiçbir Rab yoktur. Yine Senden başka hiçbir ilah yoktur!' dediler. Böyle diyerek o gün, Allah'a itaat edeceklerini kabul ettiler. Bundan sonra babaları Hz. Adem, (yerinden biraz yükseğe) kaldırıldı. Adem onlara baktı; onların içerisinde zengin ile yoksul, güzel ile çirkin ve daha birçok şey bulunduğunu gördü. Bunun üzerine Adem: - 'Ey Rabbim! Keşke kullarının arasını eşit kılsaydın!' dedi. Yüce Allah: 'Bana şükredilmesini istedim!' dedi.
Hace Muhammed Buhârî (k.s) hazretleri şöyle dua etmiştir: "Ey kudret ve ululuk sahibi! Ey yedi kat gök ve yerdeki güzellikleri bilen! Ey kalplerden geçen tereddütleri bilen, Mekke ve Medine çevresini bütün şehir ve beldelere üstün kılan! Sen 'Sübhan' olansın. Ey yer ve toprak altındakileri bilen! Sen bütün noksan sifatlardan münezzehsin. Allah'ım! Bizim ilmimizi, nurumuzu ve hilmimizi arttır. Bize bilinen ve bilinmeyen nimetler ver.”
Sayfa 45
İlk Yazda
Sen bir şarkıyı yorumlarken Ayaklarım yerden kesilir benim Yedi kat göklerde dolaşırken Başım bir yıldıza çarpar Akkor kesilir bedenim Sen bir şiiri yorumlarken Ben gökkuşaklarına binerim Yüreğim kıpır kıpır bir kuştur artık Dağların vadilerin üzerinde Yağmurla yarış ederim Sen bir resmi yorumlarken Boyalar canıma karışır benim Figürler egemen olur zamana ve mekâna Yer-gök bir türkü çiçeğidir artık Yeşerten sensin güzelim şehrimi Sen sustuğun vakit ilkyaz yok artık Bereket de biter, sevda da biter Birden çöküverir kış ve karanlık Şarkısız, şiirsiz, resimsiz bir dünyaya dökülür Kanatları kırılan türküler
Sayfa 326 - Nar ŞiirKitabı okudu
Her şey Allah'ı zikreder
"Yedi kat gök ve yer, bir de bunların içinde bulunanlar Allah'ı tesbih ederler. Hiçbir varlık yoktur ki, O'nu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihini (idrak edemezsiniz) anlamazsınız. O gerçekten Halim'dir, Gafur'dur." (İsra 44)
Sayfa 108 - Mona YayıncılıkKitabı okudu
Yıldız Tasarımları: Türklerin eski dönemlerde sahip oldukları astrolojik bilgiler sınırlı olsa gerek. Sibirya ve Kuzey Moğol metinlerinde sadece çok sınırlı sayıda gök cismi tanımlanmaktadır: —»Ay, güneş —»Kün, Venüs —»Erklik, —»Ülker. Gökcisimleri önceleri yultuz olarak adlandırılırken, bu isim daha sonra Yıldız'a dönüşmüştür. Sembolik 7 ve
Ve hatta gördüm ki; yedi kat gök, yedi kat yer ve arasındakiler sürekli O'nu tesbih etmekteler... Farkında olsunlar ya da olmasınlar.
Sayfa 106
Resim