“Böcek,” dedi Calo, “Locke bizim kardeşimiz ve ona beslediğimiz sevginin ucu bucağı yok. Ama Therin dilinde, ‘Locke duysa takdir ederdi,’ sözünden daha ölümcül dört kelime bulamazsın.” “Belki bir tek ‘Locke bana yeni bir numara öğretti,’ ona denk olabilir” diye ekledi Galdo.
“Genç olduğum için özür dilerim.” dedi Deborah yarı yarıya numara olan bir küskünlükle. “Bizim de herkes kadar deli olmaya hakkımız var.”
Reklam
Hiç kimseyi aldatmadığımdan, birisinin de bana numara yapmasına göz yummadım.
Sayfa 28
Derin düşüncelerin sonunda şunu anladım: Bizim Zübükzade'nin yalanlarına inanmazken inanmış görünmemiz, kumara benzer bir iş. "Kumarda ütülen doymazmış" derler, ne doğru... Kumarda insan parayı verdikçe veresi gelir, he mi? Neden? Çünkü zararını çıkaracak da kurtulacak. Bizim de Zübük'ün yalan dolanına inanır görünmemiz bundan işte. Evet, herif yalan demeye yalan diyor, biliyoruz. Velakin, ya yalan değilse.... Hepimize attığı kazıkların bir ucu gök kubbesine, bir ucu yedi kat yerin dibine varmış. Şimdi biz yediğimiz kazıklar çıkar m'ola, diyerek bile bile yalana göz yumuyoruz. Kazıklandıkça, insanın yalana inanası geliyor.
"Tadfield altı altı altı," dedi ses. Aziraphale'in eli titremeye başladı. "Alo?" Dedi karşıdaki. "Alo?" Aziraphale kendini toparladı. "Affedersiniz," dedi, "doğru numara." Ahizeyi yerine koydu.
Sayfa 195Kitabı okudu
Yer, Bursa Cezaevi... Burada mahkûm olarak bulunan Orhan Kemal’in Nâzım Hikmet’le Üç Buçuk Yıl adlı kitabı şöyle başlar : “1940 yılının kışı... Hapishane kaleminde, sabıka defterlerinde çalıştırılıyorum. Bir sabah Kâtip, yeni gelen evrakları karıştırırken: - Oooo... dedi, gözün aydın! Ona hayretle baktım. - Üstadın geliyormuş!. Büsbütün şaştım. Benim üstadım filân yoktu... Kâtip: - Numara mı yapıyorsun? dedi. - Yooo... dedim, benim üstadım filân yok ki.. - Canım Nâzım Hikmet işte.. Senin de üstadın sayılmaz mı?"
Sayfa 117 - Everest Yayınları
Reklam
728 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.