Geçen gün kızımız Umay'la mutfakta bir şeyler yapıyorduk ki, "Ay!"
dedi. "Instagram'dan bu resimleri silmen lazım."
"Neden?" diye sorduğumda, "Bunlar duyurular, ıvır zıvır.
Böyle bakınca estetik durmuyor, çoğunun vakti geçmiş.
Artık çöp!" dedi. "Sen yapabilir misin?" diye rica ettiğimde
de, "Ver bana yapayım," dedi. Uğraştı, uğraştı, uğraştı; böyle
yirmi dakika kadar zaman geçirdi ve nihayet temizledi. Ardından,
"Şimdi bir bakalım," dedi. Bir de ne görsün! Hiçbiri
silinmemiş. "O kadar emeğim boşa gitti!" diye hayıflanınca
gülümsedim.
"Nasıl hissediyorsun Umay?" diye sordum.
"O kadar emeğim boşa gitti! Çok kızgınım!"
Ben de, "Yirmi otuz dakikan boşa gitti diye bu kadar üzülüyorsun
ya," dedim ona; "peki bir kişi tüm emeğinin boşa
gittiğinin farkına ancak ölüm döşeğinde varırsa?"
Derin bir sessizlik oldu.
İnanın hiç uzak değil. Elbet kişinin başına böyle bir an
gelebilir. İşte hayatın o noktasında artık numara çekemiyorsun.
Ömrünün son anında şunun farkına vardığını düşün;
"Ben aslında hiç yaşamamışım ki." Dahası bunu da o an idrak
ediyorsun. Bence mecazen de olsa cehennemin kapısı işte o
zaman açılıyor, yani içindeki cehennemin.