Han Duvarları
-Osmanzade Hamdi Bey'e- Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar... Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya. İlk sevgiye benzeyen ilk
Kadın sesine tahammül edemeyen üçüncü Osman
Kendimi böyle şimdiki zamanın imkânsızlığına kaptırmışken tam, yol arkadaşım duraklayıp ilerideki deniz fenerini işaret etti. Surların üstüne oturtulmuş kulemsi fenerin nasıl inşa edildiğini anlatmaya başladığında önceki günden söz ediyordu sanki. Meğer vaktiyle bir kaza olmuş Kumkapı'da. Bin yedi yüz müymüş neymiş, Mısır'a gitmek üzere sefere çıkan Hacı Kaptan'ın kalyonu karaya oturunca zamanın padişahı üçüncü Osman yan yatmış kalyonu bizzat teftiş ettikten sonra, Boğaz sularını altı saniye boyunca aydınlatacak Ahırkapı Feneri'ni yaptırtmaya karar vermiş. Arkadaşımın anlattığına bakılırsa pek işkilli bir adammış üçüncü Osman. Kardeş katli korkusuyla gençlik çağına değin sarayın bir odasında hapis tutulması yüzünden açık alanlardan pek hazzetmez, nereden ses gelse yüzünü o yöne döner, havalanan bir martının kanat çırpıntısını bile kendine yönelik bir tehdit sayarmış. Ölümlülük huzursuzluğu zaten yeterince büyük, bir de üstüne öldürülme korkusu padişahı seslere karşı fazlasıyla hassaslaştırmış olmalı ki, müziğe ve özellikle kadın sesine tahammül edemez duruma gelmiş.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Ak ağacın çiçek açması
Sonunda bir gün Gandalf ortalıklardan yok oldu . Gandalf, Aragorn'u gece çıkarmıştı Şehir'den ve onu Mindolluin Dağı'nın güney eteklerine götürmüştü; orada asırlar önce yapılmış, artık kimsenin gitmeye cesaret edemediği bir yol buldular. Çünkü yol, dağdan çıkarak sadece kralların gitmesi âdet olan, yüksekteki kutsal bir yere
"Bütün inançların temeli sevgidir. Her kim bir şey veya kimseyi severse ona inanmış, boyun eğmiş, kulluk etmiş olur. Kulluk, sevginin yedi derecesinden biridir ki ilk adımda dostluk başlatır. Bu dereceler ezeli ‘ilgi'den doğar, ilgiyi ‘sevgi' takip eder. Sonra 'tutku', 'aşk', 'şevk' ve 'kulluk' diye devam edip ebedi 'dostluk'ta nihayet bulur. İyi veya kötü, yararlı veya zararlı her tür sevginin bir etkisi, sonucu, meyvesive hükmü vardır. Coşku, zevk, özlem, yakınlaşma, ayrılma,uzaklaşma, terk etme, sevinme, üzülme, ağlama, gülme... Hepsi sevginin etkileri ve hâlleridir. Kişi sevgi basamaklarında sürekli bir kazanç ve güç kazanarak ilerlemelidir. Belli bir yol aldıktan sonra sevgi yüzünden ağlasa da, gülse de; sevinse de, üzülse de; hatta sıkılsa yahut coşsa da bundan yarar görür. Nitekim sevgiden uzaklaştığı zaman bunun tersi olacak, her halden üzülecektir. Akıllı insan kendisine zarar verecek sevgiyi istemez.
Sayfa 4
224 syf.
·
Not rated
·
Liked
Yazar eserde parasından en iyi şekilde yararlanmak için kullandığı yedi temel alışkanlığı paylaşıyor. Alışkanlıklar karar vermede kestirme yol olduğundan "finansal kişiliğinizi" ele veriyor. Yazar farklı finansal kişiliklerin özellikleri ve faydalanacağı para alışkanlıklarını anlatıyor. Benzer çizgideki Meltem Reyhan'ın "Para ne söyler biz ne anlarız" kitabı parayla ilişkimizdeki psikolojik motiflere ağırlık verirken bu eserde aritmetik yaklaşımlara ağırlık verilmiş. Tavsiyelerin bir kısmı sadece Birleşik Krallık için olsa da yazar; tüketim tuzakları, kredi, kredi kartı, vergi, maaş, yatırım, bireysel emeklilik konularında sağlam öğütler veriyor.
Para Hakkında Size Öğretilmeyen Şeyler
Para Hakkında Size Öğretilmeyen ŞeylerClaer Barrett · Butik Yayıncılık · 20241 okunma
"Yedi yıldır ölüsün" dedi Scrooge, "Ve bunca zaman- dır sürekli yollardasın öyle mi?" "Sürekli" dedi hayalet. "Durmak dinlenmek yok, huzur yok. Bitmez tükenmez bir pişmanlık işkencesi çekiyorum." "Hızlı mı seyahat ediyorsun?" diye sordu Scrooge. "Rüzgârın kanatlarında uçuyorum" diye karşılık verdi hayalet. Scrooge, "Yedi yılda epey yol almış olman gerekirdi" dedi.
Sayfa 30
Reklam
Dünyada siyasetçilerle röportaj yapmaktan daha sıkıcı bir şey yoktur. Beni bir suç mahalline göndermelerini yeğlerdim. Hiç olmazsa katiller siyasetçilerden daha özgündür. Ayrıca gezegenin başka köşelerindeki halk temsilcileriyle karşılaştırılınca bizimkiler kadar ilginçlikten uzak ve tatsızları bulmak zordur. Özel yaşamlarıyla kimse ilgilenmez. Sadece iki şey skandala yol açabilir: yolsuzluk ve uyuşturucu. Gazeteler konu eksikliği çektiğinden bu unsurlar devreye girerse olay alabildiğine büyür ve beklenenden daha ağır sonuçlar ortaya çıkar. Ama siyasetçilerin metresi olup olmadığını, kerhanelere gidip gitmediklerini ya da eşcinselliklerini açık edip etmediklerini kim merak eder? Hiç kimse. Seçim vaatlerini yerine getirdikçe ve kamu bütçesini aşmadıkça hepimiz huzur içinde yaşayıp gideriz. Ülkemizin başkanı her sene değişir (doğru duydunuz, her sene) ve halk tarafından değil, İsviçre Devleti’nin yönetimini üstlenmiş yedi bakanın oluşturduğu Federal Meclis tarafından seçilir.
Film Önerisi (alıntı değildir)
Aslan Kral Ateşböceklerinin Mezarı Arabalar Avatar Ailem Robotlara Karşı Alice Harikalar Diyarında Aquaman Açlık Oyunları
"Her şeye rağmen insanın hayatına neşe katması gerek. Böyle yaşanmaz. Buna hakkımız yok. Bir neşenin, ne bileyim, insanın çirkin çehresinden daha güzel, insanın korkunç gerçekliğinden daha iyi bir şeyin tüm talihsizliklerimizin üstünde yükselmesi gerek. Yalan imparatorluğunun, görkemli yalanların açılışını yapmalıyız. Birine tapınmak gerek. Bu ahmaklık ormanında bir yol açmak gerek... Ama nasıl?"
Sayfa 105 - Kolektif KitapKitabı okudu
Rüzgar tarafından savrulmaya devam edenlerdenim
İsa şöyle der: "Ekici tohum ekmeye çıktı. Bazı tohumlar yol kenarına düştü, kuşlar gelip yedi. Bazıları kayalık yerlere düştü, kök salamadı ve kurudu. Diğerleri dikenler arasına düştü, dikenler onları boğdu. Ama bazıları iyi toprağa düştü, büyüdü ve bol ürün verdi." Bu benzetmede, ekici Tanrı’nın sözünü yayandır. Yol kenarına düşen tohumlar, Tanrı'nın sözünü işitip anlamayanlardır; şeytan hemen alıp götürür. Kayalıklara düşenler, sözü sevinçle kabul eden ama kök salamayanlardır; onlar zorluklar karşısında hemen vazgeçenlerdendir. Dikenler arasına düşenler, dünya kaygıları ve zenginlik tutkusu ile sözü boğanlardır. İyi toprağa düşenler ise sözü işitir, kabul eder ve bolca ürün verir. Bu benzetme, Tanrı'nın sözünün nasıl alındığını ve büyüyüp meyve vermesini bizlere anlatır. Bu öğretiyi düşündüğümde tabii ki aklıma gelen ilk soru şu oldu: "Bu kategorilerden hangisiyim?". Bir türlü kendimi bunlardan birine ait hissedemedim. Ama sonunda bir karar vermeyi başardım. Sanırım ben hala rüzgar tarafından savrulmaya devam edenlerdenim. Henüz yeryüzüne kavuşmayı ve kök salabileceğim verimli bir toprağı bulmayı başaramadım. Ancak şunu da biliyorum ki doğru zamanı ve yeri bulduğumuzda biz de kök salıp meyve verebileceğiz.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.