İşitilmedik enerjiler. Böyle bir şey yeniden kurulamaz. Tarihçilerin içinde bulundukları durumu biliyor musunuz?
Lütfen bayramlarda yapılanlardan bir büyük havai fişek gösterisi hayal edin. Gökyüzünde ateş çağlayanları, yel değirmenleri, Kızılderili başlıkları, gecenin içinde çiçek çiçek açan gerçekdışı krizantemler, toz olup hiçliğe dönüşen kocaman ve kırılgan yapılar, ateşin aniden düşüşleri ve sanki devlerin parıltılı parmakları göze görünmez bulutların kenarlarından dışarı çıkıyormuş gibi daha da hızlı, insanın nefesini kesercesine dikine fırlayışları göğe. Havai fişekleri sevmeyen, onlara burun kıvıran, en mütevazısından bir ebemkuşağını en sofistike ha- vai fişek gösterilerine bile tercih eden biri bile bu erguvan göğün altından kayıtsızca yürüyüp geçemez.
Tamam. Şimdi de ertesi günü gözünüzde canlandırmaya çalışın: Hava değişmiş, sinir bozucu, soğuk bir yağmur yağıyor; yağmur yi- yip yumuşamış mukavva kapsülleri ve çayıra saplı, geceleyin esra- rengiz roket rampaları işlevi görmüş, eğri büğrü sopaları saymazsak eğer, havai fişeklerden geriye hiçbir şey kalmamış. Şimdi çayırlıktan biri yürüyor, elinde de siyah bir şemsiye tutuyor ve hoşgörülü bir üstünlük gülümsemesiyle dünkü cümbüşün kalıntılarına bakıyor. İşte o bakan, tarihçidir, beyefendi. Tertibatları, bu olayların geçtiği tiyatro sahnesini, aynı gökyüzünü, aynı çayırlığı, belki de hatta aynı insanları görüyor. Yalnızca elektrik akımını görmüyor, çünkü akım görünmez. Ve gerçeklik, beyefendi, hareketsiz şeylerin, yani çayırlık, sopalar ve mukavva kapsüller ile enerjinin, akımın kombinasyonudur