·
Puan vermedi
Her yetişkin, bir çocukluğun güdülerinin yansımasıdır.
Feride hanım çok güzel noktalara temas ederek zihin dünyasında boşluk kalan noktaları tamamlayarak bilinçaltımıza gömdüğümüz her şeyi daha net görebilmemizi sağladı.Teşekkürler !Zaman içerisinde “aynı babam gibiyim, aynı annem gibi oldum, bu huyumu bla bladan almışım” vb sözleri ile çocukluğumuzda ailelerimizin davranışlarını zihnimize gömdüğümüz, güdülerimizin davranış modeline dönüştüğü, güvenli alan seçmemizde tanıdık çocukluğumuzu tutturmak istememiz Tamamiyle bilinçaltında Kİ ailemizden geliyor.Çünkü biz yeme, içme, uyuma olarak ailelerimizin eseri olarak her motivasyonumuzu ailemizden alıyoruz.Sonuç olarak ortaya kırılması gereken bazı tetiklenmeli bilinçle aile modelleri olurken, bazıları tatlı hülya bırakan ailelerin levhası oluyor.Levhamızdan doğru okunmayan ailemizin ise tedavisi de kitap içeriğinde taşıyor.Verdiği örneklerle kişisel gelişimde güzel gelişme katediyoruz ve dili çok akıcı.Okuyanlara şifâ olsun.
Bilinçaltınızdan Gelen Ebeveyn
Bilinçaltınızdan Gelen EbeveynFeride Koçak Can · Cezve Kitap · 2020899 okunma
"Ey İskender'in annesi! Oluş ve bozuluş kanununa tabi olan her şeyin yok olup gittiğini düşünmelisin. Senin oğlun bazı küçük kralların benimsediği ahlakı kendine layık görmezdi; öyleyse oğlun ölünce, sen de onların basit anneleri gibi davranma. İskender'in ölüm haberi gelince büyük bir şehir kurulmasını emret. İnsanların belli bir günde orada toplanmaları için Libya, Avrupa ve Asya'daki bütün ülkelere elçiler gönder. O şehirdeki toplantı, [15] yeme, içme ve eğlence günü olsun. Elçilere, başına bir musibet gelen hiçbir kimsenin senin bu davetine katılamayacaklarını duyurmalarını da emret. Böylece insanları hüzünlü matemlerine karşın İskender'inki sevinç ve neşeyle geçsin." Ne var ki, annesi oğlunun isteği doğrultusunda emir yayınladığı halde belirlenen günde hiçbir insan gelmedi. Bunun üzerine: "Önceden duyurduğumuz halde insanlar neden gelmedi?" deyince, kendisine: "Başına musibet gelen hiçbir kimsenin davetinize katılmamasını istediniz. Herkesin başına bir musibet geldiği için davetinize kimse kaul madı" dediler. Bunun üzerine İskender'in annesi şöyle dedi: "Ey İskender! Son dönemin ilk dönemine ne kadar da uygun. Senin ölümünle uğradığım musibetten dolayı beni en mükemmel şekilde te selli etmek istemişsin. Zira ilk musibete uğrayan ben değilmişim ve musibet de sadece bir insana mahsus değilmiş."
Reklam
"Zenginlik ve güç, yeme, içme, şehvet ve türlü türlü arzuların zevklerini satın alabilir, ancak üzüntüden ve acıdan arınmış neşeli bir ruh veya özgürlüğü satın alamaz."
Sayfa 44 - Olimpos Yayınları, 4. Baskı: Ocak 2023. AnkaraKitabı okuyor
Kendine bir göz at! İçimizde iki farklı kuvvet olduğunu anlamıyor musun? Ruhun kuvveti ve bedenin kuvveti, yani bir hareket ve bir düzenleyici. Ruh yaşamın temel unsurudur, dolayısıyla harekettir. Bu hareket ister bir ağırlık, ister bir zemberek, isterse uhrevi bir güç tarafından meydana getirilsin, kalp için de aynı şey geçerlidir. Ama beden olmazsa, bu hareket eşitsiz, düzensiz, imkânsız olurdu! Bu yüzden beden ruhu düzenler ve tıpkı sarkaç gibi düzenli salınımlara tabidir. Üstelik bu o kadar doğrudur ki, yeme, içme, uyku gibi bedensel işlevler doğru dürüst yerine getirilmezse insan hastalanır. Benim saatlerimde olduğu gibi, ruh, salınımları yüzünden kaybettiği kuvveti bedene geri kazandırır. Beden ile ruh arasındaki o sıkı birliği, birinin çarklarının diğerinin çarklarıyla iç içe geçmesini sağlayan harikulade bir saat maşasından başka ne yaratabilir?
Sayfa 16 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yaşam içgüdüleri, bireyin hayatta kalmasını sağlayacak olan temel ihtiyaçların sağlanması amacıyla var olan içgüdülerdir. Bu içgüdüler, yeme-içme ihtiyacı hava ihtiyacı ve cinsellik ihtiyacı olarak tanımlanabilir.
Sayfa 34 - Nobel YayınlarıKitabı okuyor
Hasen el-Basrî'nin (rh.a) yanında zühdden söz edildi. Bazıları ona giyimdir dediler, bazıları yeme içme dediler. Diğer bazıları da bunun gibi sözler söyleyince, el-Hasen dedi ki: "Hiç biriniz isabetli olanı söylemediniz. Zahid olan kimse, bir kimseyi görünce, işte bu benden daha hayırlıdır, diyen kişidir." Bu söz, alçak gönüllüğe ve insanın kendi makamını küçük görmesine dâhildir.
Reklam
"Yaşadığımız, ruhumuzu sıkan veya bedenimizi hasta eden düşünceler veya haller, mümin kalbin hakikat arayışının ayak sesleridir. Bildiğin gibi insanın bir yatay bir de dikey tarafı vardır. Dünyaya bakan yeme, içme, uyuma, insanlarla ünsiyet bu yatay çizgidedir. Maneviyat, sevgi, cömertlik, cesaret, korku gibi haller ise dikey tarafıdır. İnsan yatay âlemde ihtiyaçlarını gidererek dikey alemde ilerlemek için güç kuvvet toplar. Ne zaman ki bu gayeden çıkıp nefsin heva ve heveslerine aldanarak ihtiyacından fazlasını arzularsa, ruh bundan rahatsız olur ve akla kendini daralma, sıkılma olarak yansıtır. Yani her sıkıntı bize maneviyata yönelmemiz için bir uyarıdır. Biz sıkıntı sanarız fakat yaşadığımız başlı başına bir rahmettir. En basitinden, abdest almadan önceki ruh halimizle, abdest aldıktan sonraki ruh halimiz aynı değildir. Maddeciler suyun tesiri derler, doğrudur fakat suyu yaratan kimdir? İnkârları bile imanı haykırır. Yaşadığın her daralma halini böyle yorumlamak, anlamak bile ferahlığa ilk adımdır. Veliler bu yüzden dertlerden, hastalıklardan hiç korkmazlar. Çünkü bilirler ki her sıkıntı onları bir üst makama çıkaran basamaklardır."
Hak sûretidir âlem-i imkân ile Âdem Bundan güzeli nerde ki, cennette mi sandın? (Bu dünyâ, Allah'ın kendi sûretinde yarattığı insanın da kendini Hakk'ın sûretinde görebilmesine verdiği imkânla en mükemmel ayna gibidir, o hâlde, sağladığı bu imkânla, böyle bir güzellik cennette bile yoktur.) Her yer ne güzel menbâ-ı hüsn, insan güzeli
432 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Korkularınızı kendinize saklayın, zira korkularınızdan beslenen bir katil var.
Herkese selam. O kadar sürükleyici bir kitapla geldim ki. İlk kez arka kapak yazısında yazan "elinizden bırakamayacaksınız" minvalindeki görüşe şiddetle katıldım diyebilirim. Ayraç koymadan okunacak kitaplardan yani. Bayram tatiline kitaplarım takılmamış olsa 6 günde değil 1 günde bitirirdim bu kitabı net. O kadar iyiydi ki aghhhh.
Korku Avcısı
Korku AvcısıChris Carter · Pegasus Yayınları · 2019203 okunma
Romanlarını yazmadan önce mutlaka mekân araştırması yapan Buket Uzuner, romanını kurduğu şehri, geleneklerini, yeme içme kültürünü, yaşam tarzını, türkülerini ve sanatını da araştırır.
Reklam
İçinde yaşadığımız yüzyılda, deliliğin giderek rasyonalize edilmesi gibi bir gelişmeye tanık oluyoruz. Burada, kolektif delilikle bireysel delilik arasında bir ayrım yapmak zorundayız. Kolektif delilik, devletin ve kurumlarının benimsediği düzen ve değerler sistemidir. Kendi içlerinden gelen sesleri işitmeyen ya da bu seslere uymaktan korkan bireyler, devletin çılgınlıklarıyla kendilerini özdeşleştirme yolunu tutarlar, iyi yurttaş, kolektif deliliğin bir parçası olan yurttaştır. Kolektif delilik yıkıcıdır. Ekonominin globalleşmesi ve standartlaşmasıyla birlikte giyim, yeme içme adetleri, cinsel normlar, eğlence gibi ve güzel sanatlar giderek yaşamın her cephesini egemenliğine alan büyük bir kolektif birim olmaya doğru yöneliyor. Erich Fromm, bir mega-makinenin oluşturulması olarak adlandırdığı bu durumu, faşizmin yeni ve çok daha kapsayıcı bir örneği olarak nitelendirmiştir.
Tarıma geçişin gizemi
Diş kalıntıları, çiftçilerin avcı-toplayıcıların hiç bilmediği, diş çürüklerinden kaynaklı sorunlar yaşadıklarını göstermektedir. Bu çürükler, tahıl ağırlıklı besinlerdeki karbonhidratların, yiyecekler ağızda çiğnenirken oluşan salyadaki enzimler tarafından şekere dönüştürülmesiyle alakalıdır.
Sayfa 36 - MayaKitabı okuyor
Tarıma geçişin gizemi
bir antropolog tarıma geçişi aynen şu sözlerle yorumlar: "İnsan ırkının yaptığı en büyük yanlış." Avcı- toplayıcılar haftada iki gün çalışır ve beş gün dinlenir.
Sayfa 33 - MayaKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.