.'"
Nuri Güven
- Tığ gibi bir insandı; dağlara çıkarken biz arkasından ulaşamazdık. Kendileri seksen yaşlarında, ben ise otuz beş yaşlarındaydım. Ona rağmen arkasından yetişemezdim, belki yüz metre önden çıkardı o yüce dağlara.
"Saçları uzundu, kendisini hiç sakallı görmedim, her zaman ustura ile ayna karşısında traş olurdu. O kadar güzel kokardı ki, o kokuyu hiçbir yerde görmedim. Zaman zaman başına kına yakardı."
-"Evinde iki kedisi vardı. Kendisi Afyon Hapishanesine atılınca, o kedilerden birisi hiç yemek yemedi, yediremedik, açlıktan öldü.
"Her sabah Hazret-i Ali'nin duası Celcelûtiye'yi okuyordu. Yalnız huddamların geldiği kısmı okumadığını göstermişti. Bir gün, Alaşehirli olan Nevzat isimli müdde-i umumî Ankara'nın verdiği emir üzerine, ifadesini almaya gelmişti. Hürmetle Üstad'ın elini öperek girdi, oturdu. Üstad, 'Kardaşım, bir kürsü getirin' diye kendisini bir sandalyeye oturttu.
"Vazifenizi yapın, ücret beklemeyin"
"Bir defasında köpekle kedilerin mukayesesini yapmıştı.
'Köpeğe bir dilim ekmek verin, size bağlanır, mutlaka borcunu ödemeye çalışır. Halbuki kediyi çok sevdiği ciğerle besleseniz bile, hiç aldırmaz, nankörlük yapar, size minneti ve borcu olmaz. Siz de işinizi, vazifeniz olduğu için yapın, ücret beklemeyin.
Evinde iki kedisi vardı. Kendisi Afyon Hapishanesine atılınca, o kedilerden birisi hiç yemek yemedi, yediremedik, açlıktan öldü.
"Her sabah Hazret-i Ali'nin duası Celcelûtiye'yi okuyordu. Yalnız huddamların geldiği kısmı okumadığını göstermişti