Kadınlar...
Kullanılıp atılmış, sümüklü kâğıt mendiller kadar bile değerleri yoktu işçilerin! Kat kat işçi cesetlerinin et parçalarıyla sağlamlaştırıldı maden tünellerinin duvarları. Büyük kentlerden uzakta olmayı fırsat bilip “buralarda” da dehşetengiz zulümler yaptılar. Bazen, küçük taşıma vagonlarında, madencilerin kopmuş baş ve serçe parmaklarını kömürlere yapışmış halde görebilirdiniz. Kadınlar durumları öylesine kanıksamışlardı ki, böyle manzaralar karşısında kaşlarını bile oynatmazlardı. Tüm bunlara "alıştırılmış” olan kadınlar, insan uzuvları ihtiva eden kömür vagonlarını ifadesiz bir çehreyle bir sonraki yükleme noktasına iterdi.
Sayfa 88
Bedenin sermaye olması...
Hepsi birazcık da para biriktirip, iç topraklardaki memleketlerine dönmeyi düşünüyordu. Fakat gemiden inip Hakodate ya da Otaru kentlerine ayak basıp çalışmaya başlayınca, ayakları pirinç kekine saplanmış serçe misali çırpındılar. Sonunda, tıpkı “doğdukları günkü” gibi çırılçıplak soyulup sokağa atılmış buldular kendilerini. İç topraklardaki memleketlerine dönemezlerdi. Onlar da, kimselerinin olmadığı karlı Hokkaido'da “o seneyi atlatmak” için üç otuz paraya bedenlerini “satmak" zorunda kaldılar.
Sayfa 39
Reklam
Duâda da ilişkilerde de“Mühim olan niyet!"
Saat sekiz sularında, nihayet bütün hazırlıklar tamamlandı, tütsüler, mumlar dikildi ve herkes mevtanın önüne oturdu. Bölük pörçük de olsa biraz Budist sutraları* bilen bir balıkçı, diğerlerinin “Olsun, mühim olan niyet!" gibilerinden ikna sözleri üzerine dua okudu... * Budist duaları ve öğretileri.
Sayfa 120
Şunga
İşte tam o anda, yumuşak pus tabakasının içinde miçonun iki mumu andıran bacakları beliriverdi. Miçonun belden aşağısı tamamen çıplaktı. Ardından, miço öylece çömeldi. Akabinde, balıkçı, oğlanın üzerini bir kara kurbağası gibi kaplayıverdi. Bunlar, kalbi zayıf balıkçının “gözlerinin önünde”, kısacık bir anda oluvermişti. Boğazına bir şey düğümlendi. Gayriihtiyari bakışlarını kaçırdı. Birdenbire içki çarpmış ya da ağır bir dayak yemiş gibi bir heyecan hissetti içinde. İçlerinde semirerek şiddetlenen cinsel arzular balıkçılara gitgide daha fazla ıstırap vermeye başlamıştı. Bu sağlıklı erkekler, dört beş aydır, doğal olmayan bir şekilde, “kadınlar"dan ayrı kalmışlardı. Hakodate'de kiraladıkları fahişelere dair yahut kadınların edep yerlerine ilişkin kaba saba hikâyeler gecelerin vazgeçilmez bir alışkanlığı olmuştu artık. Bir şunga* resminin elden ele defalarca, bıkmadan usanmadan, dolaştığı oluyordu. * Şunga: Genellikle tahta baskı olarak yapılan geleneksel Japon erotik resim sanatı.
Sayfa 76
Cılız, fettan fahişe...
“Kahretsin be! Dört ay boyunca denizde olcaz. Artık onca ay, o işi yapamıycam diye düşününce fena oluyom ha... İrikıyım adam bunları söyledikten sonra, sanki öyle bir alışkanlığı varmış gibi, kalın altdudağını yaladı, gözlerini kıstı. "Al, aha da bizim cüzdan..." Kurutulmuş cennethurması misali buruşuk para kesesini göz seviyesine kadar kaldırıp salladı. "O fettan fahişe, cılız mılız ama yatakta görsen, şahane be baba!"
Sayfa 35
Reklam
224 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Kaname ve Misako artık birbirlerinden mutlu olmayan bir çift. Öyle ki başkalarında mutluluğu aramaya başladılar bile. Kaçırdıkları veya itiraf etmeye korktukları şeyse ne yapacaklarını bilmemeleri. Ayrılmak en güçlü seçenekleri. Gerçi ayrılmanın da zorlukları gözlerini korkutuyor. Çocuklarına bunu anlatabilmek, ailelerini bilgilendirmek, ayrıldıktan sonraki yaşamlarının nasıl olacağını öngörememek bu zorluklardan örneğin. İkisi de bekliyor, sanki birilerinin onlar adına karar vermesi gerekiyormuşçasına. Kaname de Misako da köşeye sıkışmış hissediyor. . Tanizaki karakterlerini zor durumda bırakmayı sever. Onlara sınır koymayı, onları sınava tabi tutmayı da. Bir de ülkesinin Batı’ya karşı durumunu sorgulamayı! Japon kültürünün Batı ile karşılaşmasını, onun Batı kültürü ile karşılaştırmasını bu kitapta da görüyoruz. Bazıları Isırgan Sever görünürde bir çiftin ilişkisine (iletişimsizliğine demek daha doğru olabilir) odaklansa da kadının toplumdaki yerine, eski-yeni çatışmasına, ikili ilişkilerin giderek yozlaşıyor olmasına da değiniyor. Klasik bir Tanizaki kitabı demek mümkün mü? Evet. . Bu kitapta sevdiğim bir özellik de her karakterin nötr olması oldu. Sevap ve günahlarıyla, artı ve eksileriyle dengelenen karakterler var karşımızda. Tam da bu yüzden herhangi bir taraf tutmaksızın konunun özüne odaklanabiliyoruz. . Devrim Çetin Güven çevirisi (Yengeç Konserveleme Gemisi çevirisini çok sevmiştim ancak bu çevirisi okuduğum diğer Tanizaki çevirilerine kıyasla gölgede kaldı) ve Alper Zeki kapak tasarımıyla.
Bazıları Isırgan Sever
Bazıları Isırgan SeverCuniçiro Tanizaki · Can Yayınları · 2021137 okunma
267 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.