Barış Bıçakçı'nın kalemiyle tanışma kitabım oldu. Kitap tercihimi neden Bizim Büyük Çaresizliğimiz ile yaptığımı bilmiyorum fakat genelde yeni bir yazarla tanışırken okuma zevkine çok güvendiğim insanları referans almıyorsam, içgüdülerime göre seçim yapmaya çalışırım. Rafların arasında bu sırada Bizim Büyük Çaresizliğimiz ile göz göze gelince ve daha önce hiç okumadığım bir yazar olmasından dolayı neden olmasın deyip, 167 sayfalık yeni bir yolculuğa başladım.
Birbirlerinin en yakın iki arkadaşı, hatta deyim yerindeyse tek dostu olan Çetin ve Ender'in hayatına trajik bir kazanın ve zor bir ayrılığın sonucunda dahil olan Nihal'in yaşamından iki yıllık bir parçayı okuyoruz. Bu iki dostun hayatının pek çok anlarında yolu beraber yürümelerini sağlayan bazı olaylar gibi, aynı kadına âşık olmaları da onları sevgi yolunda yine birbirlerinin dostu kılıyor. Aynı kadına âşık olmaları onları bazen birbirlerine karşı çok savunmasız, güçsüz kılarken; bazen de duygularının özdeşliğine dayanarak destek oluyorlar. Kitap, Ender'in Çetin'e sanki karşısındaymış gibi, yazarak içini dökmesiyle yazılmış.
Barış Bıçakçı'nın samimi ve hepimizin hayatına baktığında kendimizden bir şeyler bulabileceği türden gerçekçi bir anlatımı olsa da, kitapta ne olduğunu bilmediğim bir şey beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha önce hiç okumadığım bir kitap olmasına ve çevremde okuyan bir arkadaşım olmamasına rağmen beklentimi nasıl yükselttiğimi bilemiyorum fakat bir şeyler oturmadı. Çok alıntılar aldım ama aynı zamanda da anlamlandıramadığım bir yavanlığı vardı kitabın. Sevmedim demiyorum, çok sevdim de diyemiyorum.