Hiçbir yararı yok ama bunu kendimize itiraf etmemeliyiz. Zaten gün boyu okulda öğrendiklerimizin bize ne yararı var? Bütün bu yaptıklarımız bize ne katıyor? Yani demek istiyorum ki kendi özümüze nasıl bir katkıda bulunuyor? Anlıyorsun, değil mi? Akşam olunca gene bütün bir günü dolu dolu yaşadığımızı, yeni bilgiler edindiğimizi, ders programını uyguladığımızı biliyoruz ama içimiz boş kalıyor. Yani demek istiyorum ki iç dünyamız hâlâ açlık duyuyor…
Sayfa 34 - #varoluş #bulantı #varolmak
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Reklam
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
Kabullenerek güçlenmek için yaşam dersleri. . Kendini bilmek neyden yaptığını bile bilmek. . Kendi temel benliğini tamamen ihmal eden kişilerde de depresyon kaygı bozukluğu boşluk hissi ve bazen bedensel şikayetleri olarak ortaya çıkacaktır şunu söylemem gerekir Bu tür kendine yardım kitaplarını okuyan insanlar genelde sosyal benliğine öne alıp
"Gün boyu okulda öğrendiklerimizin bize ne yararı var? Bütün bu yaptıklarımız bize ne katıyor? Yani demek istiyorum ki, kendi özümüze nasıl bir katkıda bulunuyor? Anlıyorsun, değil mi? Akşam olunca, gene bütün bir günü dolu dolu yaşadığımızı, yeni bilgiler edindiğimizi ders programını uyguladığımızı biliyoruz ama içimiz boş kalıyor. Yani demek istiyorum ki, iç dünyamız hala açlık duyuyor..."
Onbinküsuruncukez
güneş batıyor onbinküsuruncukez ve doğuyor sabahı garantiye alan ümit akşama radyoyu açıyorsun kuşlardan kalan bir şarkı başlıyor bize gök hapsinden kaçıp kaçıp konduğumuz kadar özgürlük biliyorum sen de yıldızları sevmiyorsun öylece duruyorlar o iyi dilekler de kaçırdığımız demlerin içinde duruyorlar derken hiç tanımadığımız bir yerden es(!)
Reklam
Arles'daki Yatak Odası - 16 Ekim 1888
Sevgili Theo, Çalışmalarımın ne yönde geliştiği konusunda hiç değilse bir fikir verebilmek için sana küçük bir eskiz gönderiyorum sonunda. Bugün oldukça iyiyim. Gözlerim hâlâ yorgun gerçi, ama aklıma yeni bir resim fikri geldi, eskizini çizmeden edemedim. İşte bu. 30 numara bir tuval olacak bu da. Bu kez yalnızca yatak odamı yapacağım ama burada her şeyi renkle vereceğim; her şeyi basitleştirerek daha görkemli hale getirmek ve genelde bir dinlenme ya da uyku izlenimi bırakmak istiyorum. Kısacası, bu tabloya bakanın beyni, ya da daha doğrusu, imgelemi dinlenmeli. Duvarlar soluk menekşe rengi. Yer kırmızı karolardan oluşuyor. Karyolanın ve sandalyelerin ahşap kısımları taze tereyağı sarısı, yatak çarşafı ve yastıklar limon yeşili. Yatak örtüsü kızıl. Pencere yeşil. Tuvalet masası turuncu, lavabo mavi. Kapılar leylak rengi. Ve hepsi bu kadar - kepenkleri kapalı olan bu odada başka bir şey yok. Eşyaların geniş çizgileri gene dokunulmazlığı olan bir dinlenme havası ifade etmeli. Duvarlarda bir iki tablo, bir ayna, bir havlu ve birkaç giysi. Çerçeve, resimde hiç beyaz bulunmadığı için, beyaz olacak. Zorlamalarla içine itildiğim sevimsiz dinlenme döneminin öcünü alacağım böylece. Yarın bütün gün bunun üstünde çalışacağım gene... Nasıl basit bir kavramdan hareket ettiğimi anlıyorsun, değil mi? Asıl gölgelerle nesnelerden düşen gölgeleri tümüyle yok ediyorum. Japon estampları gibi, kalınlığı olmayan düz tonlarla renklendireceğim.
Sayfa 200 - YKYKitabı okudu
— Herkes bilsin, herkes öğrensin. Herkesin apaçık bilmeyeceği hiçbir şey yoktur. Bunu O söyledi. Heyecandan sıtmalıymış gibi titreyerek önünde bir kandilin yandığı İsa tasvirini gösterdi. Pyotr Stepanoviç çileden çıkarak: — Ona hâlâ inanıyorsunuz siz o zaman? Zaten kandil de yakmışsınız önüne? “Ne olur ne olmaz” diye mi yoksa? Beriki
Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Yaralı bir hayvan gibi saklanmak için kendime kuytular arayıp dururken acı gerçeği kabullenmek zorunda kaldım: Kayboldum. Kaybolmak ansızın başımıza gelen felaketlerden değil; bir zaman dilimine yayılarak, yavaş yavaş insana sezdirmeden gerçekleşiyor. Ancak son evrede kendini belli eden sinsi hastalıklar gibi iş işten geçtiği vakit anlıyorsun
Sonya ona hızlı bir göz attı. Mutsuz bir insana karşı duyduğu o heyecanlı ilk acıma duygusundan sonra, yeniden korkunç cinayet düşüncesiyle sarsıldı. Raskolnikov’un konuşma tonundaki değişme, ona bir anda cinayeti ve katili hatırlatmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordu ona. Bu iş niçin olmuştu, nasıl olmuştu, daha hiçbir şey bilmiyordu. Bu sorular şu anda
Sayfa 514 - 526Kitabı okudu
Reklam
BOHEMYA'DA SKANDAL Sherlock Holmes'a göre o, 'O kadın'dı. Onun için başka bir ifade kullandığını pek duymadım. Holmes'un gözünde, cinsiyetinin bütün özelliklerini gösteren tam bir kadındı. Holmes'un Irene Adler'a karşı hissettiği kesinlikle sevgi değildi. Bütün duygular, özellikle de bu duygu, onun soğuk, mükemmeliyetçi ama hayranlık uyandıracak
MAVİ SİNEKÇİL KUŞU Bir Yılbaşı sabahı dostum Sherlock Holmes’u ziyarete gitmiştim. Yanı başında piposu ile kanepeye uzanmıştı. Üzerinde ropdöşambr vardı. Yanında duran bir yığın buruşmuş gazetenin hepsinin okunduğu belli oluyordu. Gözüme bir şapka çarptı. Kanepenin yanında bir sandalye bulunuyordu. Sandalyenin arkasına bir şapka konmuştu. Bu,
Resim