Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Sanki gizemli bir his, onları yeni doğan mucizeden haberdar etmiş gibiydi. Varlığımı, uzun uzun uluyarak selamlamışlardı.”
Birisi öldü. Sonra birisi yaşadı. Bu ikisi aynı anda oldu. Yeni bir bebek doğdu ve yorgun, hayatın bütün zorluklarını yaşamış yaşlı bir kadın öldü. Bir tarafta gözyaşı vardı, bir tarafta sevinç. Tam kalbimin ortasında bir bebeğin doğumunu ve bir yaşlının ölümünü hissediyordum. İkiye ayrılmış kalbimin bir tarafında yeni doğan umutlar vardı, bir tarafında da umutlar mezarın altındaydı. İki yüzlü olan ben değildim, kalbimdi. O bebek yaşarsa, kadın ölecekti; kadın yaşarsa, bebek bir daha doğmayacaktı. Bu ikisini hissetmek, işte bu beni kötü bir insana dönüştürürdü.
Reklam
208 syf.
9/10 puan verdi
·
39 günde okudu
“Niyetinin saflığına ulaşmış öğretmen”
Bir öğretmen olarak okurken kendinizi eleştirmenize, yeni bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olacak bir kitap. Okurken meslek hayatımın ilk gününden beri denetim odaklı eğitim yerine sevgi odaklı eğitimi benimseyerek ne kadar doğru bir yolda olduğumun bir kez daha farkına vardım. Mektupları okurken gözlerimin dolduğu, imrendiğim ve şükürle dolduğum birçok nokta oldu. Biz öğretmenler olarak sınıfa girdiğimizde karşımızda bilgiyi aktaracağımız öğrencilerden ziyade her biri birbirinden özel ve değerli birer birey, canlı olduğunun her zaman bilincinde olmalıyız. Devletimiz, ülkemizin geleceği için eğitim için ayrılan bütçenin haricinde öğretmenlerimizin niteliği ve eğitimi için özen göstermelidir çünkü öğretmenliğinin niyetini kavrayamamış bir öğretmen atom bombasından farksızdır. Sonuçları birçok kuşağı düzeltilmesi zor, olumsuz etkileri altında bırakabilmektedir. Özet olarak öğretmenliğin gücüne vurgu yapan ve bu gücün nasıl en verimli şekilde kullanılabileceğini örneklerle açıklayan etkileyici bir kitaptı.
Öğretmenim Bir Bakar mısın?
Öğretmenim Bir Bakar mısın?Doğan Cüceloğlu · Final Kültür Sanat Yayınları · 20185,8bin okunma
Öyle ya, yeni doğan çocuklar karnı tok ve giyinmiş olarak gelmiyor dünyaya...
Jung, Ashâb-ı Kehf kıssasını takip eden âyetlerin, ilk bakışta kıssadan bağımsızmı izlenimi uyandırdığını söyler. Bu izlenimin bir yanılma olduğunu belirttikten sonra, kıssa ile onu takip eden âyetler arasındaki ilişkiyi gösterir. Yeniden doğan mağara ashabının yeni yasalarında, dünyadaki ahlâk kurallarıyla sorumlu olmadıklarını belirtir. Yeniden doğmamış diğer insanların ise ahlâk kurallarına bağlı kalma ihtiyacı içerisinde olduklarını söyler. Kıssayı takip eden ahlâk kurallarıyla ilgili âyetlerin, Ashâb-ı Kehfin yeniden doğuşunun ardından, geride kalan diğer insanlan ilgilendirdiğini söyler. Jung, bu değerlendirmesiyle, aynı zamanda "âyetler arasındaki tenasüp ve insicam" konusunda da yeni bir örnek ve bakış açısı getirmiş olur.
Ferah ve muhteşem bir sabaha uyandığında, yeni doğan güneşin insanın yüzüne bütün parlaklığıyla gülümsemesi ne keyifli bir şeydir! Çalılıkların arasında öten kuşları görmek, akan bir derenin şırıltısını ya da denize dökülürken çıkardığı köpüklerin hışırtısını işitmek! Böyle görüntüler ve sesler dünyanın her yerinde her zaman büyüleyicidir, hele de insan onların içinde ilk defa, neredeyse romantik denebilecek bir pozisyonda, tropik iklimin yumuşak ve tatlı esintisiyle denizin ferah kokusunun birleştiği yerde, tepesinde ve çevresinde hışırdayan yapraklarla, merakla uçuşarak bölgelerine izinsizce girenlerin geliş sebebini sorgulayan sıradışı kuşların ötüşleriyle uyandı mı!
Sayfa 58 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
ABBAS Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı, Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
seni seviyorum , ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz , yüzde yüz ,yüzde bin beş yüz,
Her sevin farkında, kocasını üzmemeye çalışıyor, ama içindeki kuşkucu ve kıskanç tavrı durduramıyor. Çocukluğunu yaşayamamış biri, bilinçlenme ve azimle kendini yeniden inşa edebilir Ama bunu yapmak kolay değildir. Tıpkı yeni bir dil öğrenmeye benzer: Çince öğrenebilirsiniz, ama azmetmeniz ve ciddi emek vermeniz gerekir. İç çocuğu yaralanmış biri azimle kendini yeniden inşa edip olgun ve sağlıklı bir insan olabilir. Bunu yapabilmesi için önce durumun farkına varması, sonra nereye, nasıl gideceğini bilmesi ve bilinçli bir uğraş vermesi gerekir. Hiç de kolay olmayan bu uğraşa, ben "savaşçı bilinci içinde yaşamak" diyorum.
Sayfa 61
Bir zamanlar, acı gözyaşları dökmüştüm, umutlarım acılarda eriyerek yitip gittiğinde, ve karanlık, daracık bir hücrede yaşamımı saklayan çorak tepede dururken - daha önce hiçbir yalnızın olmadığı kadar yalnız; anlatılması olanaksız bir korkunun önünde sürüklenerek güçsüz, sadece düşüncenin sefaleti. O sırada, ne geriye ne de ileriye gidebilirken, yardım bulmak için etrafa bakındığımda, ve kaçıp giden, sönmüş yaşama sonsuz bir özlemle tutunmuşken: -işte tam o sırada, bir şafak rüzgârıdır esti eski mutluluğumun doruklarından ve bir anda koptu doğumla olan bağ- ışığın zincirleri. Yeryüzünün görkemi ve onunla birlikte bütün kederim de kaçıp gitti, onunla hüzün yeni ve açıklanabilmesi olanaksız bir dünyaya aktı ve sen, ey gecenin coşkusu, cennetin mahmurluğu, her yanımı kapladın -zemin, hafiften yükseldi; üzerinde özgürlüğüne kavuşmuş, yeni doğan ruhum dalgalandı. Bir toz bulutuna dönüştü tepe - bulutun içinden sevgilinin bulanık yüz çizgilerini gördüm. Gözlerinde sonsuzluk dinleniyordu -ellerini tuttum, ve gözyaşları parlak, kopmaz bir bağa dönüştü. Binyıllar, fırtınalar gibi uzaklara kaydı. Onun boynuna sarılıp yeni yaşam için haz dolu gözyaşları döktüm. Bu, tek ve biricik rüyaydı ancak o zamandan beridir ki, gecenin göğüne ve onun ışığına, sevgiliye olan o sonsuz ve sarsılmaz inancı hissedebiliyorum.
Reklam
Yüzellilikler namı altında memleketten ihraç ettiğiniz adamlar ile kendi kendilerine hicret etmekte bulunan kimseler cumhuriyetinizin cenup hudutlarında teşekkül eylemiş yeni hükümetler arazisine ve bahri sefid havzasını geçerek merkezi Avrupa'ya kadar dağıldılar. Birinci ikiliğin izalesinden sonra ittihaz olunan tedbirden doğan bu yeni ikilik şu suretle kabili tariftir: On seneden beri devam eden Cumhuriyet rejimi iki Türkiye vücuda getirdi. Biri hududu mülkiye ve siyasiyesi malum ve mahdut ve bir teşekkül düveliye sahip olan dahili Türkiye, diğeri memaliki ecnebiyede hududu mülkiyesi namahdut ve düveli bir teşekkülden mahrum harici Türkiye.
Sayfa 12
Yeni doğan her fikiri hayata geçirmek için askeri müdahale olmuştur.
Tarihin, bütün düşünürlerce teslim edilen "her hareketi bir aksi hareket takip eder" kanunu, bu üç büyük tarihi harekette de tamamen tezahür etti: Rönesans'a karşı karanlıkçılık (l'obscurantisme), dini reforma karşı Cizvitlik (Le Jésuitisme), ihtilale karşı gericilik (la réaction) hareketleri ortaya çıktı. Zira, her değişim, her inkılap, yerleşik bazı menfaatlere ve fikirlere aykırı ve muhaliftir. Zarar gören müesseseler tabiatiyle kendilerini muhafaza ve müdafaaya uğraşırlar. Lakin bütün bu tarihi çatışmalarda hareket, aksi hareketi yendi ve insanlık mukadder gayesine doğru ilerlemekte devam etti.
Ancak şunu da ekleyeyim: Bir insanın kafasında doğan dâhice veya yeni her düşüncede, hatta ciddi her düşüncede, onu anlatmak için ciltlerce kitap yazsa, otuz beş yıl sözlü olarak anlatmaya çalışsa yine de kafasından bir türlü dışarı çıkmayan, ömür boyu içinde kalacak, başkalarına anlatamayacağı bir şeyler her zaman vardır. Böylece belki de en önemli düşüncelerini, düşüncelerinin o bölümlerini hiç kimseye tam olarak anlatamadan ölür.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.