Atatürk önce asker olarak ulusuna önderlik etmek üzere - Avrupanın Hasta Adamını yatağından kaldırıp ona yeni bir hayat ve canlılık zerkeden parlak ve ilham verici bir lider olarak - yükseldi.
İlk büyük başarıları - bir ordu, bir millet ye parçalanmış imparatorluğun yıkıntılarından bir millet kurarak ve milli topraklardan istilacıları sürerek- kahramanca üsluptaydı.
Yine de Atatürk'ün gerçek büyüklüğü, bizatihi büyük olmalarına rağmen, bu başarılarda yatmaz.
Onun gerçek büyüklüğü daha çok, bu kadarının yeter olduğunu, fakat yine de tek başına yeterli olmadığını, askeri ödevin tamamlandığını ve pek farklı başka bir ödevin kaldığını kavramasında yatar.
1923 te onun zaferi sırasında, bir askeri komutanı daha çok şan ve şeref aramağa veya bir milliyetçi lideri yeni ihtiraslar uyandırmağa teşvik edebilecek bir çok fırsatlar vardı. O bunların hepsini reddetti ve kahramanlar arasında istisna olarak görülen bir gerçekçilik, kendini tutma ve ılımlılıkla, bu çeşit sarhoşça maceralara karşı halkını uyardı.
Bundan sonraki ödev yurt içinde idi; çünkü askeri, mali ve siyasi bütün istilacılar gittiği zaman, zaten geri olan ve şimdi uzun savaş ve iç savaş yıllarıyla daha da zayıflamış bulunan ülkenin yeniden kuruluş sorunu duruyordu.
Osmanlı askeri ve muzaffer kahraman olarak Kemal Atatürk'ün bunu görebilmesi ve bunun kendisinden istediği büyük hayal gücü ve cesareti gösterebilmesi onun en yüksek meziyetidir.